Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/8584
Karar No: 2016/4155
Karar Tarihi: 14.04.2016

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/8584 Esas 2016/4155 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2015/8584 E.  ,  2016/4155 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 03/03/2015 tarih ve 2014/306-2015/235 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 12/04/2016 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı asil ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davalı tarafından 26.11.2008 tarihinde .... İcra Müdürlüğü’nün 2008/24480 E. sayılı dosyasında müvekkili ile dava dışı şirket ortağı ... hakkında ilamsız takip başlatıldığını, davalı tarafından takibin dayanağının davalı ile dava dışı ortak ... arasında 09.03.2007 tarihinde gerçekleştirilen hisse devri olarak gösterildiğini, davalının iddiasına göre de bu devrin gerçek bir devir olmayıp şirketin yüksek miktarlı kredi kullanması aşamasında pürüzleri ortadan kaldırmak için yapılan inançlı bir devir olduğunu, kredi işlemlerinin sonuçlanmasından sonra devralan ...’ın söz konusu hisseleri davalıya devretmeyi taahhüt ettiğini, bu taahhüdün yerine getirilmemesi halinde hisse devir bedelinin davacı şirket ile ... tarafından müştereken müteselsilen ödeneceğine dair 09.03.2007 tarihli protokol düzenlendiği iddiasının gerçek olmadığını, müvekkilinin söz konusu icra takibinden ... ...’nden olan alacaklarının haczedilip haciz ihbarnamesinin tebliği ile 18.10.2010 tarihinde haberdar olduklarını, müvekkili şirketin ve diğer ortakların haberi olmadan davalı ile dava dışı ... arasında gerçekleştirilen borçlandırıcı işlemin müvekkili açısından bağlayıcı olmayacağını, dava dışı şirket müdürü ...’ın TTK’nın 443/2. maddesi uyarınca böyle bir borçlandırıcı işlem için yetkisi bulunmadığını, söz konusu icra takibinin 26.11.2008 tarihinde yapılması üzerine ...’ın aynı gün icra dairesine giderek ödeme emirlerini tebliğ alıp aynı gün borcu kabul etmesinin davalı ile iş birliği içinde olduklarının göstergesi olduğunu, ayrıca icra dosyasında dava dışı ...’a yönelik hiçbir işlem yapılmamasının muvazaanın göstergesi olduğunu ileri sürerek, icra dosyasına yatan ve yatacak paranın davalıya ödenmemesini, müvekkilinin davalıya borcu bulunmadığının tespitini ve %40 tazminatın ödenmesini talep etmiş, ıslahla 09.03.2007 tarihli adi yazılı sözleşmenin garanti sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceğini, TTK’nın 542. maddesi yollamasıyla 321. maddesi uyarınca ve anasözleşmeye göre dava dışı ...’ın şirketin amaç konusu ile ilgili olmayan bu sözleşmeyi imzalama yetkisi bulunmadığını, şirket müdürüne ortaklar kurul kararı ile de garanti sözleşmesi imzalama yetkisi verilmediğinden söz konusu sözleşmenin şirketi ilzam etmeyeceğini ileri sürerek, hisse devri ve garanti sözleşmesi olarak nitelenen adi yazılı belgeden kaynaklanan borcun bulunmadığının tespiti ile bu kapsamda tahsil edilen paranın istirdadı ve takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacı şirketin yetkilisinin icra dosyasındaki kabul beyanından sonra menfi tespit davası açılamayacağını, dava dışı ...’ın münferit imza yetkisine sahip bulunduğunu, garanti sözleşmesinin geçerli bir sözleşme olduğunu savunarak, davanın reddini istemiş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
    Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar Dairemizce davacı yararına bozulmuş, bozmaya uyulmuş, hisse devir işleminin davacı şirketi devir tarihinde yetkili temsilcisi olan dava dışı ... ile davalı arasında yapılmış olduğu, dava dışı şirket müdürü davacı şirketin yönetim kurulu üyesi olmakla TTK"nın 320. maddesi gereğince şirkete karşı özenli hareket etme yükümlülüğü bulunduğu, TTK"nın 334. maddesi gereğince de şirket ile kendisi veya başkası adına işlem yapmasının yasak olduğu, işlemde taraf olan ve hisse devir alan dava dışı şirket müdürünün imzalamış olduğu protokol garanti sözleşmesi hem kendisi adına hem de şirket adına imzalanmış ise de kendisi ve davalı lehine ve şirket aleyhine sözleşmeyi imzalamasının özen yükümlülüğüne aykırı davranış olduğu,, şirket ile başkası adına işlem yapma yasağına da aykırı bulunduğu, şirkete zarar verecek nitelikte olduğunu bilmemesinin mümkün olmadığı, işlemde taraf olan davalının da iyi niyetli olduğunu ileri sürmesi mümkün bulunmadığı, hisse devrinin davalı ile dava dışı şirket müdürü ... arasında imzalanmış olup, davacı şirketi bağlamayacağı, şirketin işleme açık bir onay ve muvafakati de bulunmadığından davalının şirkete karşı hüküm ifade etmeyecek olan protokol garanti sözleşmesine dayanarak davacıdan hisse devir bedelini talep etme hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
    1-Dava, dava dışı şirket müdürü ile davalı arasında imzalanan adi yazılı “Protokol-Garanti Sözleşmesi” başlıklı belgede davacı şirketin garanti eden olarak gösterilmesinden dolayı borçlu olmadığının tespiti, anılan belgeye dayalı olarak başlatılan icra dosyasına ödenmek zorunda kalınan paranın istirdadı ve takibin iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulü ile davacı şirketin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafça takip dosyası nedeniyle ödenen bedellerin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan istirdaten alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Oysa, HMK’nun 297 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir.Anılan Yasa’nın 388 nci maddesinde hüküm sonucu kısmında,gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin,istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların,mümkünse sıra numarası altında birer birer,açık,şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır.Başka bir anlatımla,tesis edilen hükmün,infazı kabil,uygulanabilir olması gerekmektedir.Somut olayda mahkemece, istirdatına hükmedilen miktar yada miktarın ne olduğu hükümde gösterilmemiş olup, bu hususun,infazda tereddüt yaratacak nitelikte olduğu kuşkusuzdur.Bu nedenle mahkemece anılan hüküm itibariyle infazı kabil bir karar verilmek üzere kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
    2-Öte yandan, 6100 sayılı Kanun"un 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder.

    -/-
    Tahkikatın bittiğinin tefhiminden sonra, sözlü yargılama aşamasına geçileceği konusunda şüphe yoktur. Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği celseden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir gün tayininin zorunlu olup olmadığı hususudur.
    Sözlü yargılama 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 186. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, "Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir." hükmünü amirdir.
    Bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de, HMK"nın 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerekir.
    Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK"nın 186.maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesi gerekir.
    Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK"nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir.
    Somut uyuşmazlıkta davacı vekili ile davalı asilin hazır olduğu 03.03.2015 tarihli duruşmada, anılan düzenlemelere uyulmadan hüküm verildiği açıktır. Bu bağlamda mahkemece, yukarıdaki açıklanan yasal düzenlemelere uyulmadan hüküm kurulması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
    3-Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise diğer temyiz itirazlarının, incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 14/04/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi