20. Hukuk Dairesi 2016/6185 E. , 2016/6267 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro çalışmaları sırasında ... köyü, 207 ada 2 ve 4, 209 ada 4 parsel sayılı taşınmazlar, yörede 2008 yılında yapılan 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca ...
adına orman sınırları dışına çıkarılmış olup, yörede 2012 yılında 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesiyle eklenen Ek 4. maddesi gereğince yapılan çalışmalarda sırasıyla 1091.90 m2, 1596.00 m2, ve 10158.48 m2 yüzölçümleri ve tarla niteliği ile beyanlar hanesinde "6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılmıştır. ... tarafından 1980 yılından beri kullanılmaktadır." şeklinde belirtme yapılmak suretiyle ... adına tesbit edilmiştir.
Davacı vekili 03.05.2015 tarihli dilekçe ile; ... köyünde bulunan 207 ada 2 ve 4, 209 ada 4 parsellerin davalı ... ile vekil edenlerinin ortak miras bırakanı ... ... ... ait iken, murislerinin 1979 yılında vefat ettiğini, vefatından geriye mirasçı olarak çocukları ...; gelinleri ...; torunları ... kaldığını, müvekkillerinin dışındaki mirasçıların paylarını davalı ..."e devrettiklerini, davalının zor kullanarak vekil edenlerinin taşınmazları kullanmalarına engel olduğunu belirterek davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile her bir müvekkil için ayrı ayrı 4/32 oranında paydaş olacak şekilde tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Davacılar vekili 26.06.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile, dava konusu taşınmazların tapusunun iptali ile her bir müvekkil için ayrı ayrı 4/32 oranında paydaş olacak şekilde tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini, bu mümkün olmaz ise taşınmazların tapu kaydının beyanlar hanesine davalı ..."in yanında müvekkillerinde zilyet olarak yazılmasına karar verilmesi istemiyle davasını tapu kayıtlarında bulunan şerhlere yönelik ıslah etmiştir.
Mahkemece, orman kadastrosuna itiraza ilişkin 6 aylık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamından, davacıların daha önce dava konusu taşınmazlara isabet ettiğini iddia ettikleri Kırma mevkiinde bulunan tapusuz taşınmazlarına yönelik, davalı ..."e karşı ecrimisil ve el atmanın önlenmesi davası açtıkları, Cumayeri Asliye Hukuk Mahkemesi 10.04.2008 tarih ve ... K. sayılı ilâmı ile ..., ... mevkiindeki tapusuz taşınmaz yönünden davacıların ecrimisil talebinin kabulüne ve davalı ..."in müdehalesinin men"ine karar verildiği, hükmün Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.11.2008 tarih ve ... E. - ... K. sayılı ilâmı ile Kırma mevkiinde bulunan taşınmaz yönünden onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dava, 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek-4. maddesi uyarınca 2/B parsellerinde yapılan kullanım kadastrosu sonucu oluşan tapu kaydının iptali ile adlarına paylı olarak tescili mümkün değilse tapu kaydının beyanlar hanesindeki şerhlerin değiştirilmesi ile davalı yanında kendi adlarının da kullanıcı olarak yazılması isteklerine ilişkindir.
Yörede 2008 yılında 6831 sayılı Orman Kanunana göre orman kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B maddesi uygulama çalışmaları yapılarak 25/04/2008 tarihinde kesinleşmiştir. Yine, 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesiyle eklenen Ek 4. maddesi gereğince yapılan kadastro çalışmaları 26.06.2012 - 25.07.2012 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir.
Kesinleşen 2/B alanında kalan taşınmazların 3402 sayılı Kanunun 18. maddesi gereğince Hazineye ait yerlerden olduğu gibi 27.01.2009 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5831 sayılı Kanunun 5. maddesiyle 6831 sayılı Kanuna eklenen Ek-10. madde "Orman Kanununun 20.06.1973 tarih ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi, 23.9.1983 tarihli 2896 ve 5.6.1986 tarihli 3302 sayılı kanunlarla değişik 2/B madde uygulamaları ile orman sınırları dışına çıkarılan yerler çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez." hükmü karşısında, 2/B alanında kalan taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla kazanılması olanaklı değildir.
Ne var ki, mahkemece, dava konusu taşınmazların tapuya tescil edildiği 26.07.2012 tarih, yörede daha önce yapılarak kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B çalışmalarının askı ilân tarihi olarak değerlendirilerek, 6 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığı ile 3402 sayılı Kanunda düzenlenen 10 yıllık sürenin olayda uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmiş ise de eldeki dava, askı ilân süresinde dava edilmediğinden 26.07.2012 tarihinde kesinleşen 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesiyle eklenen Ek-4. maddesi gereğince kesinleşen 2/B parsellerde yapılan kullanım kadastro çalışmaları ile oluşan tapu kayıtlarındaki şerhin değiştirilmesine yönelik olduğu anlaşıldığından, beyanlar hanesindeki şerhe yönelik davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Çekişmeli parseller, 2008 yılında 6831 sayılı sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosu ile orman sınırları içine alınmış, aynı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B maddesi uyarınca ... adına orman sınırları dışına çıkarılmış ve yapılan çalışmalar kesinleşmiştir. 2012 yılında ise, 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesiyle eklenen Ek 4. maddesi gereğince yapılan kullanım kadastrosunda daha önce... adına tespit edilen ve 2/B niteliği ile kesinleşmiş bulunan 207 ada 2 ve 4 ile 209 ada 4 parsel sayılı taşınmazlar, tutanağın beyanlar hanesine “6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılmıştır. ... tarafından 1980 yılından beri kullanılmaktadır." şerhi yazılmak suretiyle tespit edilmiş ve süresinde itiraz edilmediğinden kesinleşmiş ve mülkiyeti ... ait olmak üzere tapuya tescil edilmiştir. Görüldüğü üzere yörede yapılan kadastro çalışmaları 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmış bir kadastro işlemi olup 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde ise, kadastro tespitleri kesinleştikten sonra 10 yıllık hak düşürücü sürede kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak dava açılabileceği öngörülmüştür.
Nitelik kaybettikleri nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazlardaki kullanım durumlarının belirlenmesi amacıyla yapılan 5831 sayılı Kanunla 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek-4. madde kapsamında yapılan çalışmalar için kanun koyucu tespitlerin kesinleşmesinden sonra dava açmak için herhangi bir kısıtlayıcı süre öngörmüş değildir. Kadastro Kanunundan kaynaklı çalışmalara ilişkin olarak getirilen 10 yıllık hak düşürücü süre bu nedenle ek-4 gereğince yapılan çalışmalara da uygulanacaktır.
Hal böyle olunca, eldeki davanın, çekişmeli parsellere ilişkin yapılan Ek-4 kullanım kadastrosu çalışmalarının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürede açıldığının kabulü ile, mahkemece işin esasına girilerek taraf delilleri toplanmak suretiyle karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öyleyse, mahkemece yeniden yapılacak incelemede; öncelikle, kesinleşen Cumayeri Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/52 E. sayılı men"i müdahale ve ecrimisil dava dosyası bulunduğu yerden getirtilerek, eldeki dosya arasına alınmalı, anılan dosyada inceleme konusu edilen kırma mevkiindeki taşınmazların davacılar tarafından iddia edildiği gibi dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı belirlenmeli ve eldeki dosyaya etkisi tartışılmalı, yukarıda açıklandığı gibi, kesinleşen 2/B niteliğindeki bu tür yerlerde davacıların tescil talebi dinlenemeyeceğinden, yalnızca kullanım durumunun tespiti ile tapu kayıtlarında bulunan kullanıcı şerhlerinin gerçeği yansıtacak şekilde düzeltilmesi amacıyla, mahallinde yeniden yapılacak keşifte, olabildiğince yaşlı tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan kişiler arasından belirlenecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, fen bilirkişisi ve taraf tanıklarının katılımıyla yeniden keşif icra edilmeli, keşif sırasında yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmazın kim tarafından, ne şekilde ve ne zamandan beri kullanıldığı, davaya konu taşınmazların kök muristen kaldığı iddia edildiğinden murisin ölümünden sonra taksime konu edilip edilmediği, edildi ise davalı taşınmazların kim ya da kimlere isabet ettiği, taşınmazlar üzerinde varsa muhdesatların kaç yılında kimler tarafından yapıldığı hususları sorularak olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, tespit tarihi itibariyle kullanıcı veya kullanıcıların kimler olduğu belirlenmeli, bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki olduğu takdirde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişki giderilmeli ve bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, dava konusu taşınmazların kullanım durumu hakkında duraksamaya yer vermeyecek şekilde bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler gözardı edilerek eksik inceleme ve araştırma ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı gerçek kişiler vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 02/06/2016 tarihinde oy birliği ile karar verildi.