
Esas No: 2015/5085
Karar No: 2017/6158
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/5085 Esas 2017/6158 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası sonunda, Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, davalı ile birlikte temlik aldıkları taşınmazın 1/6 payının ..., 1/6 payının ..., 2/6 payının ... ve 2/6 payının ... adlarına tescil edilmesi gerekirken tapuda paylarının hatalı şekilde tescil edildiğini ileri sürerek 3456 parselde kayıtlı taşınmazın davalı adına kayıtlı olan 1650/17840 payın 1464/17840 olarak düzeltilerek,iptal edilen 186/17840 payın 1/2 oranında adlarına 93/17840 pay olarak tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, hak düşürücü süre, husumet itirazlarında bulunarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, satış tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği gibi, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK"nin 35. (BK"nin 25.) ve TMK"nin 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.
Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK"nin 35. (BK"nin 26.) maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.
Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
Somut olaya gelince, tanık Maksut ‘un beyanına göre hatanın 2011 yılında öğrenildiği tespit edilerek 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili 25.03.2014 tarihli dilekçesiyle tanık ...’ın hatanın 2013 yılında öğrenildiğini beyan ettiğini, sehven duruşma tutanağına 2011 yılı olarak geçtiğini belirtilmiş; ancak mahkemece bu husus dikkate alınmadan karar verilmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece tanık ...’ın yeniden dinlenmesi,davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesi, ayrıca tanık beyanında geçen otopark işletmesi için belediyeye başvuru olup olmadığı hususunda delillerin toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı bu yönüyle yerindedir. Kabulüyle,hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.