20. Hukuk Dairesi 2016/12508 E. , 2019/2280 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava konusu ... ili Merkez ilçesi ... köyü 116 ada 8 parsel sayılı taşınmaz belgesizden 1006,10 m2 yüzölçümü ve tarla vasfı ile davalı adına tespit edilmiştir.
Davacı dava konusu taşınmazın evveliyatı itibariyle orman olduğu, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunup, zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmediğini ileri sürerek tespitin iptali ile taşınmazın Maliye Hâzinesi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir
Mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucu davanın reddine, ... ili, Merkez ilçesi, ... köyü 116 ada 8 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın ilk tesis kadastrosu 766 sayılı Kanun uyarınca, 3402 sayılı Kanunun 22/a maddesine göre yenileme çalışması, orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun Ek-5 maddesi gereğince yapılarak 3402 sayılı Kanunun geçici Ek 8. maddesi gereği yapılan kadastro çalışmasına itiraz edilmiştir.
Mahkeme tarafından davanın reddi ile taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş olmasına rağmen yapılan inceleme araştırma, bilirkişi raporlarında yapılan tespitler, keşifde mahalli bilirkişi beyanları hüküm kurulurken dikkate alınmamıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun "İhya edilen taşınmaz mallar" başlığını taşıyan 17.maddesinde "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hâle getirilen taşınmaz mallar, 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar plânının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz." düzenlemesi yer almaktadır. Anılan madde ile orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanunun 14.maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi hâlinde imar ve ihya yoluyla kazanılması olanağı sağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi, aynı Kanunun 33/3. maddesi gereğince genel hüküm niteliğinde olup, bu kanunun uygulandığı yerler dışında bulunan taşınmazlar hakkında da uygulanır. Bir yerin imar ve ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık,
orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir. Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarf edilerek tarım arazisi hâline getirilmesi gerekir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın tarım arazisi hâline getirilmesi durumunda imar ve ihyadan söz edilebilir. İhya edilecek taşınmazlar, ekime, dikime ve ürün yetiştirmeye müsait olmayan yerlerdir. Emek ve masraf gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki çalışmalar, taşınmazın daha verimli hâle getirilmesi gibi çalışmalar imar ve ihya sayılmaz. Tarım arazisi niteliğindeki bir yerin verimini artırmak amacıyla toprak takviyesi yapmak da imar ve ihya sayılmaz. Ancak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir yer emek ve para sarf edilerek tarım toprağı hâline getirdikten sonra güçlendirmek amacıyla yapılan işlemler ihya olgusu içinde kabul edilmelidir. Tarıma elverişli yerler üzerinde yapılan çalışmalar ihya değildir. Bu tür yerlerin ihyaya gerek olmaksızın, TMK"nın 713/1 ve Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince kazanılmaları mümkündür. Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşlar, meydana getirilen eserler Kadastro Kanununun 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemez. Taşınmaz üzerine ev, ahır ve samanlık yapmak gibi eylemler taşınmazı tarıma elverişli hâle getiren işlemlerden olmadığı gibi tek başına imar-ihya işlemi iktisap için de yeterli değildir. Maddi olgu olan imar ve ihya her türlü delil ile kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre yerel bilirkişi, tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller imar ve ihyanın kanıtlanmasında kullanılabilir. İmar ve ihyanın ne zaman başladığı, ne şekilde sürdürüldüğü ve hangi tarihte tamamlandığı mahalli bilirkişi ve tanıkların maddi olaylara dayalı beyanları ile belirlenmesi gerekir. Bunula birlikte imar ve ihya tek başına taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli bir olgu değildir. Kadastro Kanununun 17. maddesindeki yollama gereğince aynı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetliğin nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla sürmesi gerekmektedir. 20 yıllık sürenin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanması gerekir.
Somut olayda çekişmeli taşınmaz belgesizden ... adına 09/12/2015 tarihli kadastro tutanağında tespit görmüştür. Davacı Hazine çekişmeli 116 ada 8 parsel sayılı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğu ve davalı taraf yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı iddiası ile dava açmıştır.
Mahkemece 01/06/2016 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel ve tespit bilirkişi beyanlarında taşınmazın dava dışı ... ve kardeşlerinin kullanımında olduğu, onlara da babalarından kaldığını, taşınmazın davalı ... ile alakasının bulunmadığını beyan etmişlerdir. Buna göre davalı tespit maliki ... lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığı ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde bahsedilen imar ve ihya eden veya halefi olmadığı anlaşıldığına, Hazine zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmediğini ileri sürerek tespitinin iptalini talep ettiğine, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince re"sen araştırma ilkesi geçerli olmayıp gerçek hak sahibinin belirlenmeside gerekmediğine göre davacı Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile reddine karar verilmesi isabetli değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 03/04/2019 günü oy birliği ile karar verildi.