1. Ceza Dairesi 2020/1024 E. , 2020/2535 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Kasten öldürme
HÜKÜM : Burdur Ağır Ceza Mahkemesinin 26/11/2018 gün ve 2018/74 esas, 2018/389 karar sayılı,
TCK"nin 81, 62, 53, 58. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükmün kaldırılmasına; TCK"nin 81, 29, 53. maddeleri uyarınca18 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Maktul ...’a yönelik olarak sanık ... hakkında; kasten öldürme suçundan açılan kamu davasına katılma ve hükmü temyiz etme hakkı bulunan maktulün babası ...’ın 24/05/2018 tarihli duruşmada bildirmiş olduğu davaya katılma talebi ve maktulün annesi ... vekilinin 21/11/2017 tarihli katılma talebi mahiyetindeki dilekçesi ile ilgili olarak herhangi bir karar verilmediği, ancak; müştekiler vekilinin hükmü temyiz ettiği anlaşılmakla, CMK"nin 237/2. maddesi uyarınca müştekiler ... ve ...’ı katılan olarak kamu davasına KABULÜNE karar verildikten sonra yapılan incelemede;
Sanık müdafiinin yasal süre içindeki temyiz talebinin 5217 sayılı CMK’nin 294/1 ve 295/1. maddeleri uyarınca temyiz sebebi içermediği ve gerekçeli kararın tebliğinden sonraki yasal süre içerisinde de temyiz dilekçesi verilmediği anlaşıldığından; sanık müdafiinin temyiz talebinin, 5271 sayılı CMK’nin 298. maddesi uyarınca REDDİNE, Heyetimizden Sayın ... ve ...’in kararın temyiz nedenine bağlı olmaksızın incelenmesi gerektiği yönündeki karşı oyu ve oy çokluğu ile; maktul ...’a yönelik kasten öldürme suçundan TCK’nin 81 ve 62. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Burdur Ağır Ceza Mahkemesince kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik olarak sanık müdafii ile katılanlar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, istinaf başvurularının kabulüne ve yeniden kurulan hükümle, sanığın maktule yönelik kasten öldürme suçundan TCK’nin 81 ve 29. maddeleri uyarınca 18 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 19.02.2019 gün ve 2018/3476 esas, 2019/622 sayılı kararında isabetsizlik görülmemiş olduğundan; katılanlar vekilinin, haksız tahrik indiriminin uygulanmaması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının, tebliğnamedeki düşünce gibi, 5271 sayılı CMK"nin 302/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, aynı Kanunun 304/1. maddesi uyarınca dosyanın Burdur Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26/10/2020 gününde, Heyetimizden Sayın ...’in, olayda sanık lehine TCK’nin 29. maddesinin uygulanmaması gerektiğine yönelen karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
Sanık müdafiinin yasal süresi içerisinde verdiği temyiz dilekçesinin BAM kararını temyiz iradesini gösterdiği ve yeterli olduğunu düşündüğümüzden sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde sebep bildirmediğinden bahisle temyiz talebinin reddine dair Dairemizin çoğunluk görüşüne usul yönünden katılmıyoruz.
Şöyle ki;
5271 sayılı CMK"da olağan kanun yolları başlığı altında yer alan 294/1. md: Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır, 295. md: Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir, 298. md: Yargıtay...... ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa temyiz istemini reddeder, 301. md: Yargıtay yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında inceleme yapar şeklinde düzenlemeler yapılmakla Bölge Adliye Mahkemelerinden geçerek Yargıtay incelemesine tabi olan dosyalarda temyizin ancak temyiz dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılabileceğini düzenlemiştir.
Yine 5271 sayılı CMK"da olağanüstü kanun yolları başlığı altında 5271 sayılı CMK.nin 308. maddesinde Yargıtay Cumhuriyet başsavcısının itiraz yetkisini düzenlemiştir.
CMK.nin 308. md: Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı, re"sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir. Şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulumuzun kendisine itirazen gelen bir dosyada sadece itiraz sebepleriyle sınırlı kalmayıp dosyada bulunan yasaya aykırılıkların tamamını re"sen inceleyip bu hususlarda kararlar verdiği bilinmektedir.
Görüldüğü üzere aynı Yasada olağan kanun yollarından temyiz yolunda temyiz davasını açan sanık veya katılan tarafın veya müdafilerinin dilekçesinde sebep bildirme zorunluluğu getirilmiş (CMK 294/1) sebepten yoksun sadece kendi aleyhine verilen karara karşı temyiz hakkının kullandığını yasal süreleri içerisinde yargı merciine bildiren ve kararı davaya temyiz ediyorum diyen tarafın talebinin ise temyiz sebebi içermemesi nedeniyle reddolunacağını yasa koyucu hüküm altına almıştır. (CMK 298. md.)
Yürürlükte olan mevzuat göz önüne alındığında herhangi bir hukuk eğitimi almayan ve ceza davasına taraf olan kişinin veya ilgili tarafın avukatının istinaf mahkemelerinden aleyhine çıktığını düşündüğü kararı sebep bildirmeksizin süresinde temyiz etse dahi bu temyizin Yargıtay Dairesince reddolunacağı, ancak; Yargıtay Cumhuriyet savcısının ilgili Yargıtay Dairesinin kararına karşı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna itiraz etme hakkını kullanırken hiçbir sebep bildirmek zorunda olmadığı, bunun da vatandaşın aleyhine olarak 1982 Anayasasının 10,11, 36, 90 md. ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ve 10. maddelerinde karşılıklarını bulan kanun önünde eşitlik ve silahların eşitliği ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini, yasal düzenlemelerin millet adına TBMM tarafından yapıldığını, ancak; bunların ilahi metinler olmayıp uygulayıcılar tarafından eksik, yanlış veya hakkaniyete aykırı olanlar var ise bunların belirlenip düzeltilmesinin de yasalarda düzenlendiği, usuli bir düzenlemeyi bilemediği için yasal süresi içerisinde temyiz dilekçesini sebep bildirmeden veren davanın tarafı veya taraf avukatının temyiz talebinin usul hükmü gereği sebep bildirilmediği düşüncesi ile reddolunmasının hukuki ve vicdani olmadığını sadece kanuni olduğunu ancak hakimin görevinin kanunu değil hukuku uygulamak olduğunu düşündüğümden Ceza Muhakemesinin odak noktası sayılan maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engelleyecek mahiyetteki bu usul hükümlerinin davaya konu olaya uygulanması yerine öncelikle bu hükümlerin 1982 Anayasasına aykırılığı düşüncesi ile Anayasa mahkemesine iptal talebi ile gidilmesi bu kabul edilmeyecek ise Yargıtay Dairemiz tarafından CMK da sanık lehine kıyasın yasak olmadığı dikkate alınarak CMK.nin 294/1. madde hükmündeki sebeple bağlılık kuralının CMK.nin 308. maddesindeki sebep bildirmenin zorunlu olmadığı şeklinde yorumlanması gerektiği ve sebep bildirilmese ve hatta taraf müdafii tarafından verilse dahi temyizen incelenme iradesinin belirlenebildiği dosyaların usule aykırılık nedeniyle reddedilip toplumun adalete, devlete, hukuka olan inancının sarsılmasını önlemek ve ihkakı hak yolunun açılmasının önüne de geçmek gerektiği düşüncesi ve gerekçesi ile çoğunluğun kanaatine usul yönünden muhalifiz.
KARŞI OY:
Sanık ...’in maktulü kasten öldürdüğü sübuta eren dosyada sanık lehine haksız tahrik indirimi yapılmaması gerektiği kanaatiyle Dairemizin sanık hakkında asgari oranda tahrik indirimi yapan kararını onaylayan görüşüne katılmıyorum. Şöyle ki;
Muhalefet şerhinin gerekçesi için dosyadaki bazı maddi bulguları burada tesbit etmek gereklidir.
1-) Sanık ...’e ait dosyadaki adli rapordan; sanıkta herhangi bir darp cebir izi olmadığı anlaşılmıştır.
2-) Maktul ve arkadaşlarının alkol aldığı ve oturdukları masanın bulunduğu yerde 230.-TL’lik bir sipariş fişi olduğu ve kayıtlara geçtiği görülmektedir.
3-) Maktule ait otopsi tutanağından; maktulde bu kavga nedeniyle sol kaş üzerinde 1x1 ebadında 2,3 adet ezilme izi ve loserasyon, burun kökünün üst kısmında 2x2 cm ebadında ezilme ve loserasyon, göz dibinde morarma olduğu belirlenmiştir (Maktulün vurulup yere düşmesi sırasında oluşan yaralanmalar buraya alınmamıştır).
4-) Dosyada bulunan fotoğraflardan; olayın meydana geldiği masanın dibinde tabak kırıkları olduğu, başkaca bir dağınıklık olmadığı, olay araştırma tutanağı ve mevcut fotoğraflardan anlaşılmıştır.
5-) Dosyada bulunan olay yeri krokisi ve raporlardan, sanığın, olayda maktulü vurduğu silahtan kullanılan boş kartuşun maktule mesafesinin 43-48 metre civarında olduğu, sanığın işyerinin balkon kısmından o sırada mekandan ayrılmak için otopark kısmının çıkışında bulunan maktule uzak mesafeden ateş ettiği tesbit edilmiştir.
Olayın oluş şekline bakıldığında, maktul olayın meydana geldiği ve sanığın işlettiği alkollü mekana arkadaşları ile birlikte eğlenmeye gelmiş, hesabın gelmesi üzerine (230.-TL’lik hesap fişi vardır) paralarının 30.- TL eksik olması üzerine garsonların patron olan sanığa haber verdikleri, sanığın maktulün masasına gelerek eksik para nedeniyle maktulle tartışmaya başladığı sabittir. Bu aşamadan sonra dosyada maktulün yanındaki tanıkların beyanları ile sanık ve onun işyerinde çalışan garsonlarının beyanları çelişmekte olup sanığın personeli oldukları halde tanık ... ve ... aynı şekilde ifade vererek maktulün eksik hesap ödemesi üzerine, sanığın masaya geldiğini, eksik ödeme nedeniyle tartıştıklarını, maktulün masadaki tabak ve bardakları yere attığını ve kırdığını, sanığın önce yumrukla ve sonra da garsonlardan istediği sopa ile maktulü otopsi raporunda belirlendiği üzere kafa kısmına bir kaç kez vurarak darp ettikten sonra maktul ve yakınlarını garsonların işyerinden çıkardıkları anlaşılmıştır.
Her ne kadar maktulün de sanığı darp ettiğine dair bazı beyanlar var ise de; sanıkda herhangi bir darp cebir izi olmaması, olay yerinin sanığın kendi mekanı olması, sanığın çalışanlarının orada çoğunlukta bulunması dikkate alındığında, tarafların karşılıklı yumruklaşmadıkları, tek taraflı olarak sanığın maktulü darp ettiği ve bu hususun adli raporlarca teyit edildiği anlaşılmıştır.
Maktulün sanık tarafından darp edilip dışarı çıkarılmasına ve dışarıda hiç bir kavga vs. olmamasına rağmen sanığın işyerinin yanında bulunan ve ikamet olarak kullandığı binada duran tüfeğini gidip alarak dosyadaki olay yeri krokisine göre arkadaşları ile lokantayı terk etmek için otoparkın çıkış kısmında bulunan maktule ateş ettiği anlaşılmakla, bu oluşa göre birinci olay bittiği halde ve bu olayda maktulün bardak, tabak kırmak şeklindeki haksız hareketi var ise de, sanığın da elindeki sopayla defalarca maktulün kafasına vurmak suretiyle sanığın maktulden kendisine yönelen haksızlık dengesini karşılayan hareketleri yapmış olduğu, maktul ve arkadaşları garsonlarca dışarı çıkarıldıktan sonra ve ilk kavga bittiği halde sanığın lokantanın yanındaki ikametine giderek evindeki av tüfeğini alıp oradan gitmek için arkadaşlarını bekleyen maktule ateş etmesi ve öldürmesi olayında sanık lehine haksız tahrik indirimini gerektirecek bir durumun bulunmadığı kanaatinde olduğumdan, sanık lehine haksız tahrik indirimi yapan Dairemizin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.