Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/4839
Karar No: 2014/12405
Karar Tarihi: 24.09.2014

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/4839 Esas 2014/12405 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2014/4839 E.  ,  2014/12405 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İSTANBUL 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 21/11/2013
    NUMARASI : 2011/87-2013/606

    Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı S.. Y.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkilinin otomobil alım-satım işi ile uğraştığını, .... plakalı BMW marka aracın, davacıya Bakırköy 23. Noteri S.. Y.. tarafından düzenlenen sahte vekaletname ile, Eyüp 4. Noteri B.. Ü.."ın düzenlediği araç satış sözleşmesi ile satışının yapıldığını, araç malikinin G.H. olduğunu, araç malikine vekaleten satışı yapanın M. K.adındaki şahıs olduğunu, araç bedeli olan 17.500,00 TL"yi davacının M. K."a ödediğini, daha sonra aracın sahte vekaletname ile satıldığını öğrendiğini, aracın asıl malikine iade edildiğini, davalılardan birinin sahte vekalet düzenlenmesinden, diğerinin ise bu vekaletname ile satış yapmasından dolayı kusurlu olduğunu, olay nedeniyle davacının zarara uğradığını ileri sürerek, araç satış bedeli olan 17.500,00 TL nin her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı B.. Ü.. vekili, müvekkilinin yaptığı işlemin kanuna uygun olduğunu, işlem yaptıran şahsın kimlikte fotoğrafı olan şahıs olduğunu tespit ettikten sonra, tarafların kimliklerinin birer sureti, ruhsat sureti ve ilişik kesme belgesi ile tarafların imzasının alındığını, vekaletname teyidinin ilgili noterlikten yapıldığını ve vekaletnameye göre satış işleminin gerçekleştirildiğini, sahte kimliğin iğfal kabiliyetini haiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı S.. Y.. vekili, vekaletnamedeki kimlik bilgileri ile araç ruhsatındaki kimlik bilgilerinin örtüşmediğini, vekaletnamedeki G. H. ile araç sahibi olan G. H."ın ayrı kişiler olduğunun belli olduğunu, bu vekaletname ile satışın yapılmaması gerektiğini ayrıca satın alan davacı Ş.. G.."in, araç ticareti ile uğraştığını, tedbirli ve basiretli bir tüccar olarak araç ve maliki ile ilgili araştırma yapması gerektiğini, Bakırköy 23. Noterliğince yapılan vekaletnameye dayanak olarak eklenen nüfus cüzdanının sahte olduğunun da ispatlanamadığını, bu nüfus cüzdanının sahte olduğunu anlama imkanı olmadığından davacının zararı ile vekaletname arasında illiyet bağı olmadığını, tazminata karar verilebilmesi için illiyet bağının bulunmasının gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, Davalı B.. Ü.. yönünden açılan davanın reddine, Davalı S.. Y.. yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile, 12.500,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı S.. Y.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Noterlik Kanunu’nun 1.maddesi gereğince; noterliğin bir kamu hizmeti niteliğinde bulunduğu, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendiren bir kurum olduğu belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluk olarak kendini göstermektedir. Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları, hâlen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre: ""Stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar. Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebilir.""
    Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. (Nart Serdar, Noterlerin Hukukî Sorumluluğu, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt.11 Özel s. 2009, s.425-452, Düzgün Aslan Ülgen, Noterlerin Meslekî Sorumluluk Sigortası s. 492, 494- Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XVII, Y. 2013, s. 1-2)
    Buradaki sorumluluğun 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 66. (818 sayılı Borçlar Kanunu 55) maddesindeki sorumluluğun ağırlaştırılmış şekli olduğu sonucuna varılmaktadır.
    Noterlik Kanunu’nun 162.maddesinde noterin kendi yaptığı işten ve çalışanının yaptığı işten dolayı sorumluluğu düzenlenmiş ve aynı hukukî rejime tabi kılınmıştır. Bu sorumluluk adam çalıştıranın sorumluluğuna benzemez. Zira adam çalıştıranın sorumluluğunda kurtuluş kanıtı getirme imkânı sağlanmış iken, bu sorumlulukta kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Bu yönü itibariyle ağırlaştırılmış özen yükümlülüğünün ihlâlinden kaynaklanan sorumluluk olduğu sonucuna varılmaktadır. Noter özene ilişkin genel kurtuluş kanıtı getirebilir. Noterlik Kanunu’nun 162.maddesinde kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Noter gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir.
    Uygulamada; noterler aleyhine, en çok otomobil ve taşınmaz alım satımlarında meydana gelen zararlar bakımından dava açılmaktadır. Bu davalarda; aracın haksız zilyetleri tarafından kullanılan sahte kimlik, vekâletname veya araç trafik tescil belgelerinin sahteliğinin noterlerce ve çalışanları tarafından belirlenip belirlenmediği hususları araştırma konusu olabilmektedir. Tüm bu durumlarda noterin veya çalışanının kimlik veya belge üzerinde yeterli incelemeyi yapıp yapmadığı, dolayısıyla özen yükümlülüğüne uygun davranıp davranmadığı araştırılmaktadır. Noterin ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır. Noterlik Kanunu’nun 72. maddesine göre; noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Bu cümleden hareketle noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlamasını ve tetkik etmesini yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak; belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir.
    Yargıtay uygulamasına göre; belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine (iğfal) sahip olup olmamasıdır. Yargıtay bir çok kararında; aldatma (iğfal) yeteneği bulunan belgelerin kullanılmasını üçüncü kişinin ağır kusuru olarak nitelendirmiş ve noterin sorumluluğu bakımından illiyet bağını kestiğini kabul etmiştir. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma (iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgesinin kullanılması hâlinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekir. Ancak detaylı bir incelemeyle ortaya çıkacak sahteliğin fark edilmesi noter veya çalışanından beklenemeyecek bir durumdur. Ayrıca Yargıtay bazı kararlarında; nüfus cüzdanındaki seri ve T.C kimlik numarasının bulunmaması, numaranın on bir haneli olmaması, eksik veya fazla olması, doğum yerinin ilçe veya merkez ilçe olarak yazılmaması, soğuk damganın veya motorlu araç tescil belgesinde mühür bulunmaması, tescil belgesindeki bilgilerin kullanılan kimlik ile veya motor sicil numarası veya şasi numarasının birbirine uymaması gibi hâllerini “somut sorumluluk nedenleri” olarak kabul edilmiş, noterlerin ve çalışanlarının yapmış oldukları işlemlerde, sorumluluk sebeplerini, her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirmiştir.
    Somut olayda, kimliği belirsiz olan ancak M.K.adını kullanan şahsın, dava konusu olan .... plaka sayılı aracı A. R.A C. sahibi olan K.A."dan 18.03.2006 tarihinden 02.04.2006 tarihine kadar kiralamış olduğu ve Bakırköy 23. Noterliğinde 22.03.2006 tarihinde araç sahibi G. H. vekili olarak M.K.adına araç satışını içeren vekaletname düzenlendiği, bu vekaletnameye istinaden Eyüp 4. Noterliğince 29.03.2006 tarihinde aracın davacıya satıldığı, araç bedelinin 17.500,00 TL olarak belirtildiği anlaşılmıştır.
    Mahkemece, her ne kadar davalı Noter S.. Y.. yönünden noterlikte düzenlenen vekaletname işleminde vekalet veren G. H."ın kimlik bilgilerinin mernis kayıtları ile örtüşüp örtüşmediği araştırılıp doğrulanmadan kimlik tespitinde yeterli araştırmayı yapmayan davalı noterin eylemi ile davacının uğradığı zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunduğundan bu noterin sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, vekaletname düzenleme tarihi olan 22.03.2006 tarihinde mernisin (kimlik paylaşım sisteminin) kullanıma açılıp açılmadığının, noterler tarafından o tarihte kullanılıp kullanılmadığının mahkemece araştırılmadığı, vekaletname düzenlenirken kullanılan nüfus cüzdanın iğfal kabiliyeti olup olmadığına ilişkin inceleme yapılmadığı anlaşılmıştır.
    Ayrıca, araç satış işlemini yapan davalı noter Beytullah açısından, mahkemece vekaletnamenin teyidini ilgili noterlikten sormak suretiyle satış işlemini gerçekleştirdiğinden bahisle, uygun illiyet bağının kesildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, vekaletnamenin teyit edilmesi tek başına illiyet bağını kesmez. Satış işleminin mevzuata uygun olarak yapılıp yapılmadığının, satış işlemi sırasında notere ibraz edilen evrakların iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir.
    Buna göre; vekaletname düzenlendiği sırada kullanılan nüfus cüzdanı ile araç satış sözleşmesi ve dayanağı belgelerin aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulması isabetli değildir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 266. maddesinde; "mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz." düzenlemesi yer almaktadır O halde mahkemece, vekaletname düzenleme tarihi olan 22.03.2006 tarihinde mernisin (kimlik paylaşım sisteminin) noterlerin kullanımına açılıp açılmadığı tespit edilerek, davalı noterler tarafından düzenlenen vekaletnameye ve satış sözleşmesine dayanak satıcı G. H.adına düzenlenmiş kimlik belgesi ve araç ruhsatı üzerinde konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak, sözkonusu satıcı adına düzenlenmiş kimlik belgesinin ve araç ruhsatının iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı, davalı noterlerin sahte belgeyi anlamasının mümkün olup olmadığı ve davalı noterler yönünden, üçüncü kişinin (haksız fiil faili) kusurlu eylemi ile davalı noterlerin kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde illiyet bağının kesilip kesilmediği hususlarında davalı her iki noter açısından ayrı ayrı değerlendirme içeren, taraf ve Yargıtay denetimine uygun bilirkişi raporu aldırılarak, davacının araç alım-satım işi ile uğraşması nedeniyle müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı hususu da değerlendirilerek, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme-araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi