Esas No: 2014/4432
Karar No: 2014/12430
Karar Tarihi: 24.09.2014
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/4432 Esas 2014/12430 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : MUSTAFAKEMALPAŞA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/10/2012
NUMARASI : 2008/179-2012/528
Taraflar arasında görülen maddî ve manevî tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının Ç. köyünde tavuk ve besicilik işi ile iştigal ettiğini, 2004 yılında H. B. isimli şahıstan 450 m2 kapalı alan ve içinde oturmaya müsait evi olan toplam 2.400 m2 yer satın aldığını, davacının satın aldığı yerde tavuk besiciliğine yönelik tadilat çalışması yaparken ve daha elektrik abonesi bile değilken, davalı tarafından yapılan kontrolde elektrik sayacının darbeli ve diskinin yamuk ve camının kırık olduğu gerekçesiyle davacı hakkında elektrik hırsızlığından 20/07/2004 tarihinde tutanak tutulduğunu, abone İ. K."a ait sayacın sökülüp götürüldüğünü, şebekede elektrik olmadığı hâlde elektrik hırsızlığı suçlamasıyla davalı tarafın Savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, bu şikâyet sonucunda müvekkili hakkında elektrik hırsızlığından yargılama yapıldığını ve beraat kararı verildiğini, ancak söz konusu yer için proje hazırlatıp yeni bir sayaç aldığını ve abonelik için davalı tarafa başvurmasına rağmen davalının davacı hakkında açılmış bir dava olduğu ve o yerde kaçak elektrik kullanıldığını, dolayısıyla yeni abonelik işlerinin yapılamayacağından bahisle davacıyı abone yapmadıklarını, bunun üzerine müvekkilinin satın aldığı bu yerde besicilik yapmak için yüzlerce piliç alıp borçlanması sebebiyle çektirmiş olduğu hattan elektrik kullanmaya zaruri olarak başladığını, bunun üzerine davalı tarafın haksız ve hukuksuz yere abonelik işlemi yapmadığı gibi 26/10/2005 tarihinde bir tutanak daha tutup yine kaçak elektrik suçu isnadıyla Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, davacı hakkında yine beraat kararı verildiğini, davacının 5.200 Kw elektrik sarfiyatının karşılığı o tarihte 750 TL olduğu hâlde kaçak tarife üzerinden 1.900,00 TL para ödediğini, davacının beraat etmesine rağmen, ilgili kuruma abonelik işlemlerinin yapılması ve adresine elektrik verilmesini talep ettiği hâlde, bu talebinin yerine getirilmediğini, davacının davalının tekelinde bulunan elektrik hizmetini yargılama boyunca alamadığını ve işini yapamadığını, elektrik hırsızlığı suçu isnadının verdiği manevî üzüntü yanında maddî kayıplarının da olduğunu, belirtilen nedenlerle davacının köy içine çıkamaz hâle geldiğini hatta köyü terk etme noktasına getiren davalının 10.000.00, TL manevî tazminata mahkum edilmesine, ayrıca davacının uzun yıllardır CP. Standart Gıda Sanayi AŞ ye tavuk besiciliği işi yaptığını ve aldığı civcivleri 45 gün besleyip bu şirkete verdiğini, bir yıl içinde bu işlemi altı kez tekrarladığını her dönem için 4.000,00TL kâr elde ettiğini, davacının işini büyütmek ve daha fazla kazanç elde etmek için davalının elektrik vermediği yeri de bu amaçla satın aldığını, davalının haksız ve hukuka aykırı olarak elektrik vermemesi nedeniyle gelirden mahrum kaldığını, belirtilen nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacının uğramış olduğu gelir kaybı nedeniyle elektriğin kesildiği 29/07/2004 tarihinden itibaren işleyecek merkez bankasınca kısa vadeli kredilere uygulanan avans faiziyle birlikte 10.000,00 TL manevî tazminat ile 5.200 Kw elektrik bedeli 750,00 TL iken kaçak elektrik tarifesi üzerinden hesaplanan ve 1.900,00 TL olarak tahsil edilmesi nedeniyle hakkı olmayan 1.150,00 TL fazla tahsilatın istirdadı ile davalının 1.150,00 TL parayı ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticarî (avans faizi ile) ödemeye mahkum edilmesini, 10.000,00 TL manevî tazminatın şikâyet tarihi olan 29/07/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile yargılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın yersiz olduğunu, davacının Çördük köyünde bulunan ve abonesi İ. K. isimli kişiye ait olan abonelikte yapılan kontrol sırasında 29/07/2004 tarihli kaçak tutanağının tutulduğunu, 16/12/2004 tarihinde İsmail Karakuş aleyhine Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, savcılık aşamasında bu abonelikte elektrik kullanan kişinin A.. İ.. isimli kişi olduğunun belirlendiğini ve bu kişi aleyhine savcılık tarafından Asliye Ceza Mahkemesine dava açıldığını, dava devam ederken yapılan kontrolde davacının abone olmadan usulsüz elektrik kullandığının ve sayaç içinin yanık olduğunun tespit edilmesi üzerine hakkında tutanak tutulduğunu, enerjinin direkten kesildiğini ve kaçak nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğunu, Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığını, davacı hakkında beraat kararı verilmiş ise de bu kararın kesinleşmediğini, davalı şirket tarafından yapılan tüm işlemlerin yasal olduğunu, davalının elektrik piyasası müşteri hizmetleri yönetmeliği 13. ve 14. maddeleri gereğince iki kez kaçak tutanağı tuttuğunu, usulsüz kullanım nedeniyle ve ödenmeyen faturalar nedeniyle enerjiin kesildiğini, davalı kurumun suç mevcut olduğu durumda Cumhuriyet Savcılığına ihbar görevi bulunduğunu, manevî tazminat talebinin yerinde olmadığını, davacının tahakkuk ettirilen kaçak bedelini ödemediğini, ödenmeyen enerji tüketim faturası ve yargı kararı kesinleşmemesi nedeniyle aboneye enerji verilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle davacının davasının reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahalli mahkemece; davacının tavuk besiciliği yapmak maksadı ile satın aldığı yerde elektrik olmadığı hâlde elektrik hırsızlığı suçlaması ile hakkında ceza davası açıldığını, davalı idare tarafından abone işlemlerinin yapılmaması nedeniyle hat çektirerek usulsüz kullanım yaptığını, bu durumun davalı idare tarafından tespit edildiğini, usulsüz elektrik kullanımı olduğu hâlde hakkında yine kaçak elektrik tutanağı tutulduğunu ve suç isnadı ile ceza davası açıldığını, kullandığı elektrik sayacına göre 5200 KW tüketim tahakkuk ettirildiğini ancak bu kullanım bedelinin karşılığının 750,00 TL olduğu hâlde davalı tarafından kaçak elektrik tarifesi üzerinden hesaplanan bedelin tahsil edildiğini, fazla ödenen 1.923,00 TL"nin istirdadını ve tavuk besiciliği işinden dolayı 44.712,00 TL gelir kaybı ve 10.000,00 TL manevî tazminatın faizi ile ödetilmesini istediğini, davacı hakkında 29/07/2004 tarihinde tutulan tutanak nedeniyle kaçak elektrik kullanmak suçundan açılan davada davacının delil yetersizliğinden beraat ettiğini, 26/01/2005 tarihinde tutulan tutanak nedeniyle açılan ceza davasından, davacının kullandığı enerjiyi sayaçtan geçirmek suretiyle elektrik kullandığı, kurmuş olduğu sayacın az göstermesine ilişkin her hangi bir müdahalesi olmadığından manevî unsur yokluğu nedeniyle hırsızlık suçundan beraatine karar verildiğini, davacının satın aldığı taşınmazı tavukhane hâline getirdiğini, eski abonenin borcu nedeniyle davalı idare tarafından abone işleminin yapılmadığını, bunun üzerine davacının sanayi hattı çektirdiğini, hattın başına trafo koyup elektrik sayacı taktığını ve sayaçtan geçirerek elektrik kullandığını, ancak davalı idare çalışanları tarafından davacı hakkında kaçak elektrik tutanağı düzenlendiğini ve tutanak ile abone kaydı yaptırmadan yeni sayaç takıp enerji kullandığının tespit edildiği, davacının kullandığı ve sarfettiği elektrik bedelinin normal tarife üzerinden bilirkişi tarafından 755,64 TL olarak hesaplandığı hâlde davacının 23/05/2006 tarihinde cezalı olarak tahakkuk ettirilen 1.923,07 TL elektrik bedeli ödediğini, davacının 26/10/2005 tarihli kaçak elektrik tutanağı nedeniyle hakkında açılan kamu davasında beraat ettiğini, davacının 16/04/2007 tarihli dilekçesi ile yeniden davalı idareye başvurarak tavukhane için hazırlanan elektrik plân ve projesine göre abone işlemlerinin yapılmasını talep ettiği hâlde idarenin 04/05/2007 tarihli yazısı ile önceki dönemlere ait ödenmemiş enerji tüketim bedelinin ödenmesi hâlinde abonelik işlemlerinin yapılacağını bildirdiğini, tüm dosya kapsamına ve bilirkişi raporlarına göre davacının kar kaybının 27.986,00 TL, kaçak tarifesi üzerinden hesaplanan ve fazla ödenen bedelin 1.167,42 TL olduğunu, manevî tazminat açısından ise; davacı hakkında özellikle ilk tutulan tutakta abonenin davacı olmadığının tutanakta belirtilmesi ve ikinci tutanakta “abone kaydı yaptırmadan yeni sayaç takıp enerji kullandığının tespit edildiği” hâlde usulsüz kullanım tutanağı yerine kaçak elektrik tutanağının düzenlenmiş olması, bu nedenle davacı hakkında iki kez elektrik hırsızlığından kamu davasının açılmış ve açılan davalardanda davacının beraatine karar verilmiş olması nedeniyle 5.000,00 TL manevî tazminat verlmesi gerektiği kanâatiyle; 27.986,00 TL kâr kaybı, 1.167,42 TL fazla ödeme ve 5.000 TL manevî tazminat yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlayıp bağlamayacağı, idareye kayıtsız sayaçla enerji (elektrik) kullanımında hesaplamanın hangi tarife üzerinden hesaplanacağı (kaçak tarifesimi yoksa normal tarifemi), davalının elektrik enerjisi vermemesinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı sonucuna göre kâr kaybı verilip verilmeyeceği, fiili kullanıcı sıfatıyla kaçak elektrik ve idareye kayıtsız sayaçla elektrik kullanımlarından dolayı suç duyurusunda bulunan davalı eyleminin manevî tazminat gerektirip gerektirmediği noktalarında toplanmaktadır.
Davacı hakkında 29/07/2004 tarihli tutanak nedeniyle açılan kamu davasının “sanık hakkında kesin ve inandırıcı ve şüpheyi yok edici deliller elde edilemediğinden” müsnet suçtan delil yetersizliği nedeniyle, 26/10/2005 tarihli tutanak nedeniyle ise “enerji hırsızlığı suçu yönü ile sanığın kullandığı enerjiyi sayaçtan geçirmek sureti ile elektrik kullandığı, kurmuş olduğu sayacın tüketimi az göstermesine ilişkin herhangi bir müdahalesinin olmadığı” anlaşılmakla “manevî unsur” yokluğu nedeniyle hırsızlık suçu nedeni ile açılan kamu davasından davacının beraatine karar verilmiştir.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi hükmünde, “Hâkim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hâkimini takyit etmez.” denilmektedir. Aynı düzenleme yeni Türk Borçlar Kanununun 74. maddesi hükmünde de “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir.
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hâkiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hâkiminin, maddî olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hâkimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hâkiminin ceza mahkemesi kararındaki maddî olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir. Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, yani, fiilin işlendiği sabit olduğu hâlde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hâkimini bağlamaz. Hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır.
Başka bir deyişle maddî olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Ancak bu bağlayıcılık ve kesin delil niteliği ceza davasında yargılanan kişi yönünden söz konusudur. Ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanan kişi dışında başkaları hakkında açılan hukuk davasında bu kurallar uygulanamaz.
1086 Sayılı HUMK 295/1. maddesinde, mahkeme ilamlarıyla katibiadillerce re"sen tanzim olunan senetlerin sahteliği ve salahiyattar memurların salahiyetleri dahilinde usulüne tevfikan tanzim veya tasdik ettikleri vesikaların hilafı ispat olununcaya kadar delili kati teşkil edeceği açıklanmıştır. 6100 Sayılı HMK 204/2. maddesinde ise, yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgelerin, aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil sayılacağı açıklanmıştır.
Somut olaya gelince, davalı elemanlarınca yapılan kontroller sırasında, davacının kaçak elektrik kullandığı saptanarak (29/07/2004 tarihli tutanak da fiili kullanıcı, 26/10/2005 tarihli tutanakta ise idareye kayıtsız sayaçla enerji tüketimi nedenleriyle) kaçak elektrik tutanakları düzenlenmiş ve suç duyurularında bulunulmuştur. Mahkemece bilgisine başvurulan bilirkişi tarafından düzenlen raporda ise, davacı tarafın kaçak elektrik kullanmadığı açıklanmıştır. Dosya içerisinde bulunan tutanaklarda davacı tarafın kaçak elektrik kullandığına ilişkin tutanaklar tanzim edilmiştir. Kaçak elektrik tutanakları aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir. Davacı tarafın tutanağın aksini ispat etmesi gerekir. Tutanak içerikleri ile bilirkişi ve mahkemenin vardığı sonuç farklıdır. Davacı tarafın kaçak elektrik kullanıp kullanmadığı kesin bir biçimde saptanması gerekir, davacının kaçak elektrik kullanılmadığı yönündeki beyanına itibar edilemez. Öte yandan davacı hakkında 29/07/2004 tarihli tutanak nedeniyle açılan kamu davasının “sanık hakkında kesin ve inandırıcı ve şüpheyi yok edici deliller elde edilemediğinden” müsnet suçtan delil yetersizliği nedeniyle, 26/10/2005 tarihli tutanak nedeniyle ise “enerji hırsızlığı suçu yönü ile sanığın kullandığı enerjiyi sayaçtan geçirmek sureti ile elektrik kullandığı, kurmuş olduğu sayacın tüketimi az göstermesine ilişkin herhangi bir müdahalesinin olmadığı” anlaşılmakla “manevî unsur” yokluğu nedeniyle hırsızlık suçu nedeni ile açılan kamu davalarından davacının beraatine karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan hukukî olgular dikkate alındığında ceza mahkemesince verilen beraat hükmünün görülmekte olan davada mahkemeyi bağladığından ve ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararının görülmekte olan dava yönünden de kesin hüküm oluşacağından söz edilemez. Bu nedenle mahkeme hükmünün gerekçesinde isabet bulunmamaktadır.
2003 tarihli “Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin” 5. maddesinde “Bağlantı Başvuru” işlemleri, 6. maddesinde “Başvurunun değerlendirilmesi ve bağlantı anlaşması”, 7. maddesinde “Sisteme bağlantı yapılması”, 10. maddesinde “Perakende satış sözleşmesi”, işlemlerinin nasıl yapılacağı, 13. maddesinde “kaçak elektrik enerjisi tüketiminin”, 14. maddesinde “usulsüz elektrik enerjisi tüketiminin” nasıl ve ne şekilde olacağı, 15. maddesinde “kaçak ve usulsüz elektrik tüketimine yönelik ortak hükümler” ayrıntılı bir şekilde yer bulmuştur.
Manevî tazminat açısından ise; haksız şikâyet nedeniyle manevî tazminata hükmedilebilmesi için, suçun işlendiğine dair yeterli delil ve emare bulunmaması, salt başkasını zararlandırma kastıyla şikâyette bulunulması gibi hususlar aranmaktadır. olayımızda ise; davacı hakkında 29/07/2004 tarihli tutanaktan dolayı davacının fiili kullanıcı sıfatıyla kaçak elektrik kullandığı, 26/10/2005 tarihli tutanaktan dolayı ise “abone kaydını yaptırmadan yeni sayaç takıp enerji kullanması” nedeniyle kurum yetkilileri tarafından düzenlenen kaçak elektrik tespit tutanaklarından dolayı davalının davacı hakkında şikâyette bulunması açısından yeterli delilin bulunması ve bu şekilde yasal şikâyet hakkı kapsamında davacı hakkında suç duyurusunda bulunması karşısında, olayda manevî tazminat koşulları oluşmamıştır. Hâl böyle olunca, davacıların manevî tazminat isteminin reddi gerekir. Bu yön gözetilmeksizin, mahkemece, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davacının manevî tazminat isteminin kabulü doğru değildir.
Mahkemece kabul gören 27.986,00 TL kâr kaybı açısından ise; davalının davacının iş yerine elektrik enerjisi bağlamamasının haklı nedene dayalı olup olmadığı yönetmelik hükümlerine göre araştırılıp incelenmediği gibi salt bilirkişi raporu esas alınarak 27.986,00 TL kâr kaybı yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde de isabet bulunmamaktadır.
Hâl böyle olunca; maddî tazminat açısından (kâr kaybı), davalının kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanan davalıya elektrik enerjisi vermemesinin yönetmeliğin ilgili hükümleri gereğince haklı nedene dayalı olup olmadığı, ayrıca; mahkemece öncelikle dosyanın önceki bilirkişiler dışında kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanım hesabı konusunda uzman kişiler arasından oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, atanacak bilirkişi heyetinden davacının davalı taraftan isteyebileceği bedelin Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği hükümlerine göre hesaplandığı konusunda Yargıtay denetimine açık, bilimsel ve yönetmeliğe uygun rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.