1. Hukuk Dairesi 2015/3824 E. , 2017/6318 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı terekeye iade talepli tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ...’ün paydaşı olduğu 6241 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını davalıya satış suretiye muvazaalı olarak devrettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasbırakan ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ün 11.6.2012 tarihinde öldüğü, geride oğlu davacı ... ile dava dışı eşi ... ve oğlu ...’ün mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakanın paydaşı olduğu 6241 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payının tamamını 27.1.2011 tarihinde dava dışı oğlu ...’in kayınvalidesi olan davalı ...’ye satış suretiyle devrettiği, terekeye tereke temsilcisi olarak ...’in atandığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706 (yeni 782), Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan, gizlenen gerçek irade ile amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan, bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.
Öte yandan, miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını,mirasçıları arasında hoşgörü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa, mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde, miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ile değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak, paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
Somut olaya gelince; dava konusu, üzerinde 2 kattan ibaret yapı ve ahır bulunan bahçeli kerpiç ev nitelikli 6241 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payı mirasbırakana diğer 1/8 payı davalıya aitken, mirasbırakanın 1/2 payını 27.1.2011 tarihinde, davalının kızı ...’nin de taşınmazdaki 3/8 payını 27.1.2011 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği, böylece davalının taşınmazın tamamında maliki olduğu, mirasbırakan ...’nin dava konusu taşınmaz haricinde paydaşı ve maliki olduğu toplam 16 adet taşınmaz daha bulunduğu tartışmasızdır. Dinlenen taraf tanıkları mirasbırakanın davacı ile arasında herhangi bir husumet bulunmadığını, hatta davacının tanık olarak dinlenen babası ..., mirasbırakanın davacıyı diğer oğlu ...’den daha çok sevdiğini bildirmiştir.
Gerçekten de mirasbırakanın diğer taşınmazlarını da devretmesine bir engel olmadığı halde devretmediği, dava konusu temlik ile mal kaçırmanın amaçlanmadığı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan bedeller arasındaki aşırı oransızlık tek başına muvaazanın kanıtı değildir.
Hâl böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.