Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1- Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan davacı işçinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının davalıya ait işyerinde çalışırken 1.3.2003 tarihinde tomruğu hızar makinasına iterken elini makinaya kaptırmak suretiyle yaralandığı parmaklarının koptuğu olayın SSK"ca iş kazası olarak kabul edildiği, davalı şirketin SSK Başkanlığı"nı hasım göstermek suretiyle açtığı olayın iş kazası olmadığının tesbitine ilişkin davanın Elazığ İş Mahkemesince reddedilip Dairemizce onanmak süretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir. 506 sayılı Yasa"nın 19. maddesinde geçici iş göremezlik hali sonunda Kuruma ait veya Kurumun sevk edeceği sağlık tesisleri sağlık kurulları tarafından verilecek raporlarda belirtilen arızalarına göre iş kazası sonucu meslekte kazanma gücünün en az %10 azalmış bulunduğu Kurumca tesbit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı, 31. maddesinde Kurumun, sigortalıya bağlanacak gelirleri yapılan inceleme ve soruşturmalar sonunda ve gerekli belgelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde tesbit ederek ilgililere yazı ile bildireceği, ilgililerin bağlanan geliri bildiren yazıyı aldıktan sonra bir yıl içinde yetkili mahkemeye başvurarak Kurum kararına itirazda bulunabilecekleri, itirazın reddi hakkındaki mahkeme kararının kesinleşmesiyle Kurum kararının kesinleşmiş olacağı, 109. maddesinde de sigortalıların iş görmezlik hallerinin tesbitinde, Kurum Sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlar da belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilmesi halinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karar bağlanacağı bildirilmiştir.
Somut olayda davacının sürekli iş göremezlik oranının henüz SSK Başkanlığınca belirlenmediği ve davacıya iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanmadığı, mahkemece davacının kişisel başvurusu üzerine F. Üniversitesi Fırat Tıp Merkezi Başkanlığı Sağlık Kurulu"nun 15.5.2003 tarihli raporu esas alınarak davacının % 21,77 oranında sürekli işgöremez duruma geldiği kabul edilmek suretiyle davanın sonuçlandırıldığı görülmektedir.
Yapılacak iş; öncelikle davacıya sürekli iş göremezlik oranının tesbiti ile gelir bağlanması için SSK Başkanlığına müracaatta bulunmak üzere önel vermek ve çıkacak sonuca göre karar vermektir.
Öte Yandan olay iş kazası olup, iş hukuku ve sosyal güvenlik ilkeleri çerçevesinde değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bu bakımdan insan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanunun"nun 77.maddesinin açık buyruğudur.
İş kazasından doğan tazminat davalarının özelliği gereği, İş Kanunu’nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları gözönünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü"nün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmelidir.
Mahkemece alınan 25.4.2005 tarihli bilirkişi raporunda işverenin 2/8, davacının 6/8 oranında kusurlu olduğu, 25.9.2006 tarihli raporda işverenin % 60 davacının % 40 oranında kusurlu oldukları bildirilmiş, mahkemece iki kusur raporu arasında kusur oranları bakımından açık fark bulunmasına rağmen bu çelişki giderilmeden 25.9.2006 tarihli rapor esas alınmak suretiyle sonuca gidildiği görülmektedir.
Yapılacak iş; işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilere konuyu yeniden yukarıda açıklandığı biçimde inceletmek, raporlar arasındaki çelişki giderilerek verilen raporu dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilmek suretiyle karar vermektir.
3-Bu tür davalarda, tazminat miktarı, işçinin rapor tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Başka bir anlatımla, işçinin günlük brüt geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise, 60 yaşa kadar yıllık olarak % 10 artırılıp % 10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşından sonrada bakiye ömrü kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yönteme başvurulmadan, her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Kuşkusuz, açıklanan tazminatın hesaplanması yönteminde, işçinin yaşlılık aylığı almaya veya işçinin yaşı ve oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranına göre ileride çalışıp yaşlılık aylığına hak kazanması üstün olasılık içinde bulunması durumunda da zarar hesabında pasif dönemin hesaba dahil edilmesi gerekir. İş kazası sonucu malul kalan işçinin aynı işinde çalışmaya devam etse dahi diğer işçilerden daha fazla çaba harcayacağı asıldır. 60 yaşından sonra elde edeceği yaşlılık aylığını da diğer işçilerden daha fazla çaba harcayarak elde edeceğinden yaşlılık aylığını aldığı dönemde de devam edecek olan maluliyeti nedeniyle zarara uğramadığı düşünülemez. Kaldı ki, sigortalıya bağlanan yaşlılık aylığında meslek hastalığı ve iş kazası kolundan alınan primlerin hiçbir etkisi bulunmamakta tamamen uzun vadedeki sigorta kollarından ödenen primler sonucu aylık bağlanmaktadır. Bu nedenlerle pasif döneminde zarar hesabına dahil edilmesi gerekir.
Uyuşmazlık, gerçek ücretin belirlenmesi noktasındadır. Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının maddi zararının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Öte yandan, gerçek ücretin ise, işyeri kayıtlarından giderek ücret tediye bordrolarından saptanacağı, bordrolardan tespit edilememesi durumunda işçinin yaşı, kıdemi, meslek durumu dikkate alınarak, emsal işi yapan işçilerin aldığı ücret gözönünde tutularak belirlenmesi gerektiği Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Somut olayda davacı işçinin ücretinin işveren kayıtlarında yer almadığı, davacının sigorta müfettişine verdiği ifade de işyerinde aylık 450.00 YTL net ücretle çalıştığının beyan ettiği, mahkemece hükme davanak alınan hesap raporunda davacının bu beyanının esas alınarak ve pasif dönem zararı hesaba katılmamak suretiyle hesaplama yapıldığı görelmektedir. Yapılacak iş; ilgili meslek odasından davacının yaşı, eğitim durumu, mesleği, yaptığı iş belirtilmek suretiyle olay tarihinden raporun hazırlanacağı tarihe kadar emsal işçi ücreti sorularak gerçek ücret tesbit edilmek, davacının maddi zararını pasif dönem zararını da hesaba dahil ettirmek suretiyle belirletmektir.
4-Nisbi harca tabi davalarda ıslah dilekçesi verilirken nisbi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır, gerekli harcın ödendiği tarihte dava ıslah edilmiş sayılır. Davacı ıslah dilekçesini harçlandırmadığı halde mahkemece bu eksikliğin giderilmesi sağlanmadan harçlandırılmamış ıslah dilekçesine değer verilmek suretiyle hüküm kurulmuş olması isabetsiz olmuştur.
5- Tazminat alacağının faiz başlangıcı zararlandırıcı olayın meydana geldiği tarih olup davadan önce işlemiş faizinde tahsili isteniyorsa dava dilekçesinde faizin başlangıç tarihi gösterilmelidir. Davacı gerek dava gerekse ıslah dilekçesinde talep ttiği maddi tazminat alacağına olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesini talep ettiği halde dava dilekçesi ile talep edilen alacağa dava, ıslah dilekçesi ile talep edilen alacağa ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olmasıda mahkemenin kabulüne göre hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 24.5.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.