1. Hukuk Dairesi 2015/3441 E. , 2017/6539 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil olmadığı taktirde tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın tapu iptal tescil talebi yönünden reddine, tenkis talebi yönünden kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
- KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ile tescil olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ..."ın ölmeden önce adına kayıtlı ... ... ... ... parsel sayılı taşınmazlarını satarak elde ettiği paralar ile ... ... ... ... parsel sayılı taşınmazları satın aldığını, ancak mirastan mal kaçırmak ve kendilerinin saklı paylarını ortadan kaldırmak kastı ile satın alınan taşınmazlardan ... parselin tapu kaydının davalı ... adına, diğer taşınmazların tapu kaydının murisin tek erkek çocuğu ve davalıların babası ... ... adına oluşturulduğunu, ...’in ölümünden sonra dava konusu taşınmazların davalılar arasında taksim edilerek ... parsel sayılı taşınmazın ..., ... ... ... parsel sayılı taşınmazların ... ve ..., ... parselin ... ... ... parselin ... adına tescil edildiğini, ... parselin davalılar adına müşterek mülkiyet olarak bırakıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalılar adlarına olan tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, dava konusu taşınmazların bedelinin mirasbırakanları ... ... tarafından kendi parası ile ödenerek iktisap edildiğini, ölümünden sonra da mirasçılarına intikal ettiğini, muris ..."ın kızlarına da on yıl önce satmış olduğu taşımazının bedelini paylaştırdığını, murisin mal kaçırma kastının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, tapu iptal tescil talebinin reddine,... yönünden açılan davanın reddine, tenkis talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1327 doğumlu mirasbırakan ...’ın 21.01.2002 tarihinde öldüğü,geriye davacı kızları ... ... ... ile kendisinden önce vefat eden oğlu ...’in çocukları davalılar ... ... ...’ın kaldıkları, davalı ...’in ...’in eşi olduğu, muris ...’ın adına kayıtlı 10 parça taşınmazını çeşitli tarihlerde satarak, dava konusu edilen taşınmazlardan ... parsel sayılı taşınmazı torunu ...,diğer taşınmazları ise oğlu ... adına üçüncü kişilerden bedelini ödeyerek aldığı iddiası ile eldeki davanın açıldığı, ...’in ölümü ile, 11.09.2001 tarihli taksim işlemi ... parselin davalı ... ... ... ... parsel sayılı taşınmazların davalılar ... ... ... ... parsel sayılı taşınmazın ise davalı ... adna kalacak şekilde taksim edildiği, ... parsel sayılı taşınmazın ise davalılar adına paylı mülkiyet olarak bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaadan söz edilebilmesi için temlike konu edilen taşınmazın murisin tapulu malı olması, gerçekte bağışlamak istediği taşınmazı tapuda satış sureti ile devretmesi gerektiği, somut olayda 01.04.1974 tarih ½ sayılı İçtihadı Birleştirme kararının uygulanamayacağı gerekçesi ile tapu iptal tescil talebinin reddine, tenkis talebinin kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacıların davanın sübutuna ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, 6100 Sayılı HMK 297/2. maddesinde; (1086 Sayılı HUMK’nun 388/son md.) hüküm sonucu kısmında; “istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesinin bu açık hükmünün sonucu olarak, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
Ne var ki, somut olayda, dava konusu ... parsel sayılı taşınmaz hariç, diğer dava konusu edilen her bir taşınmazda davacıların ihlal edilen saklı payları yönünden hangi davalının ne miktarda sorumlu oldukları hususu açık ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirtilmesi ve buna göre her bir davalının sorumlu olduğu tenkis miktarı belirlenerek hüküm kurulması gerekirken, davalılar adına kayıtlı taşınmazlar esas alınarak sorumlu oldukları tenkis bedeli belirtilmeden genel olarak hüküm kurulması doğru değildir.
Öte yandan, dava konusu taşınmazlardan ... parsel sayılı taşınmazın taksim sureti ile davalı ... adına kaydedildiği, yine ... parsel sayılı taşınmazda ise diğer davalılarla birlikte davalı ...’in ¼ paydaş olarak yer aldığı görülmekle, ilk el ..."in eşi mirasçı ... hakkında açılan davanın da kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Davacıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.