1. Hukuk Dairesi 2015/5420 E. , 2017/6613 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ...ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar; mirasbırakanları ...’in maliki olduğu ... parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 payını kızı olan davalıya mirastan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak satış suretiyle devrettiğini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakanları ...’in sağlığında tüm mirasçılarına mal temlik ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakan tarafından geçerli bir paylaştırma yapılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden; mirasbırakan Kemal İlhan’ın 01.03.2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacılar eşi ..., kızları ... ... ... ile davalı kızı ... ve dava dışı oğlu ...’in kaldığı, mirasbırakan ...’in maliki olduğu ... parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 payını 10.10.2003 tarihinde davalı kızı ...’ye satış yoluyla devrettiği, ... parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını ise 08.03.1982 tarihinde dava dışı oğlu ...’e ölünceye kadar bakım akdi ile temlik ettiği, ... parsel sayılı taşınmazdaki payını ise eşi ..., kızları ... ... ... ’ya 20.03.1997 ve 02.09.2005 tarihli düzenleme şeklindeki vasiyetnamelerle vasiyet ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; mirasbırakan Kemal’in 20.03.1997 ve 02.09.2005 tarihli düzenleme şeklindeki vasiyetnameler ile maliki olduğu ... parsel sayılı taşınmazdaki paylarının tamamını davacılar eşi ... ... ... ’ya vasiyet ettiği, anılan vasiyetnamelerin ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/445 Esas, 2010/86 Karar sayılı dosyasında açılıp okunduktan sonra iptal davası açılmayarak kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Mirasbırakanın davalı ...’ye yapmış olduğu temlikle mirastan mal kaçırma amaç ve iradesini taşımış olsa, davacılar lehine vasiyetname düzenlemeyeceği kuşkusuzdur.
Toplanan tüm deliller ve yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın gerçek amaç ve iradesinin mal kaçırmaya yönelik olmadığı, tüm mirasçılar arasında hak dengesini gözeten bir paylaştırma kastı ile hareket ettiği açıktır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.