3. Hukuk Dairesi 2014/5838 E. , 2014/12859 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KAHTA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/09/2013
NUMARASI : 2012/406-2013/764
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkilinin davalının ½ hissesine malik olduğu taşınmazı 02.06.1988 tarihli ""gayrimenkul satış senedi"" ile 6.000 TL"ye satın aldığını, 4.500 TL"yi peşin, kalan 1.500 TL"yi de şahitler huzurunda davalıya ödediğini, aradan geçen zamana rağmen davalının tapu devrini yapmadığını iddia ederek, şimdilik 10.000 TL belirsiz alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davaya konu olan taşınmazın muristen intikal ettiğini tapuda kendi adına görünmediğini, taşınmaza kardeşiyle birlikte malik olduklarının tespiti yönünde dava açtığını, davacının müvekkiline 6.000 TL gibi bir para ödemediğini, uzun yıllardır davacının bu taşınmazı ekip biçtiğinden kötü niyetli olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, 55.157,30 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine, faiz talep edilmediğinden karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;
Davada, geçersiz satış sözleşmesi gereğince ödenen bedelin TBK"nun 77-82.maddeleri (BK"nun 61-66.maddeleri) gereğince iadesi talep edilmektedir.
Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının geçerli(haklı) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığından bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır.
Taşınmazın devrine ilişkin, TMK"nun 705, BK"nun 213(TBK"nun 237), Tapu Kanunu 26, Noterlik Kanununun 60.maddeleri gereğince ve HGK"nun 15.11.2000 tarih, 2000/13-1612 E, 2000/1704 K.sayılı kararı ile taşınmazın devrine ilişkin sözleşme resmi şekilde yapılmadıkça geçersizdir.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici Adalet İlkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir.
Somut olayda ise hükme esas alınan bilirkişi raporuna bakıldığında; 1998-2012 yılları arasında davaya konu taşınmazın bir dekarından elde edilen net gelirin 3.771,47 TL olarak tespit edildiği, mahkemece gerekçeli kararda; taşınmazın toplam alanının 61.500 m2 olduğuna göre yarısının 30.750 m2 olduğu, bu yarı miktar ile bir dekardan elde edilen gelirin çarpımı sonucu oluşan bedelin davacının araziden yararlanma miktarı olduğu, bu bedelin de taşınmazın asıl değerinden çıkartıldığında davacının sebepsiz iktisap hükümlerine göre alacaklı olan rakama ulaşılacağı belirtilerek, 55.157,30 TL"nin tahsiline karar verildiği görülmektedir.
O halde mahkemece; davacının ödediği satış bedelinin dava tarihine kadar ulaştığı alım gücünün uzman bilirkişi raporu ile çeşitli ekonomik etkenlerin altın ve döviz kurlarındaki artışın, maaş artış oranları ile ÜFE artış oranı ile ilgili değerlerin ortalaması alınarak oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, ödenen bedelin işlemiş faizi ile tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.