3. Hukuk Dairesi 2014/13533 E. , 2014/12873 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : DİYARBAKIR 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/05/2013
NUMARASI : 2012/707-2013/407
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin işlettiği Lokantaya Dedaş görevlileri olduklarını söyleyen kişilerin saat okumaya geldiklerini , sayaç"ın kontrol ettiklerini, panonun resmi çektiklerini ve bir sorun olmadığını söyleyip oradan ayrıldıklarını, aradan bir kaç gün geçtikten sonra 14/03/2012 tarihli Kaçak Elektrik Tüketim taahhukunun müvekkiline tebliğ edildiğini, tahakkukta 08/03/2012 ile 12/03/2012 tarihleri arasında 4 günlük bir kaçak elektrik tahakkuk uygulandığını, ancak hesap yapılırken tespit edilen kaçak kullanım süresinin 10 gün değerlendirilip bu süre esas alınarak ceza katsayısı ile çarpılarak sonuç elde edildiğini, kaçak ek tahakkukunda 07.10.2011 ile 08.03.2012 tarihleri arasında kaçak kullanılmış gibi hesap yapılarak tahakkuk edilen bedelin, süre, usul açısından EPDK kararlarına aykırı olduğunu, müvekkilinin geriye dönük faturalarının istenmesi halinde, müvekkilinin kaçak elektrik kullanmadığının ortaya çıkacağını, kaçak elektrik tüketim tahakkuku kalemleri arasında TRT fon payının yer almasının hesabın yanlış olduğunun hukuki delili olduğunu belirterek, müvekkilinin kaçak kullanımının bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde; yapılan işlemin mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda;davanın kısmen kabulü ile davacı tarafın davalı kuruma kaçak ek tahakkuk bedeli olarak 5.202,78 TL borçlu olmadığının tespitine, kaçak ek tahakkuk bedeli olarak 7.214,22 TL tahakkuk bedeli ile borçlu olduğunun Tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç davanın niteliğine, bilirkişi müessesesine ilişkin yasal düzenlemeye uygun düşmemiştir.
HMK"nun 266 vd. maddelerine göre; bir davada çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim bilirkişiye başvurabilir ancak hakim bilirkişi raporu ile bağlı değildir. Hakim, bilirkişi raporunu yeterli derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor isteyebilir veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabilir. Hakim bilirkişi raporunun aksine karar verirken bilirkişi raporundaki sonucun neden yanlış olduğunu ve kabul edilemeyeceğini hükümde gerekçesiyle birlikte inceleyip belirtmelidir.
Somut olayda; mahkemece 03/04/2013 havale tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmış belirtilmiş ancak kararın hüküm kısmında bilirkişi raporunda hesaplanandan farklı bir rakama hükmedilmiş ve bu rakama nasıl ulaşıldığı kararda açıklanmamıştır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; "" harici nötr kullanımı yönetmelik gereği kaçak elektrik kapsamına girmektedir.Abonenin tutanak öncesi tüketim değerleri, tutanak sonrası tüketim değerleri ve kurulu güce göre yapılan hesaplamada elde edilen değerden düşüktür.Buda kaçak iddiasını güçlendirmektedir.Kaçak kanaatine göre yapılan hesaplamada kaçak Elektrik Tüketim tahakkuku 1.275,50 TL, kaçak ek tahakkuk bedeli 7.404,77 TL hesaplanmıştır.Davacının Danıştay kararına göre TRT payı düşürülmesi durumunda kaçak elektrik tüketim tahakkuku 1.257,28 TL, kaçak Ek tahakkuk bedeli 7.214,22 TL hesaplanmıştır."" belirlemesi mevcuttur.
Buna göre; mahkemece, bilirkişi raporunun hükme esas alınmasına rağmen, herhangi bir gerekçe göstermeksizin, kaçak elektrik tüketim bedeli hakkında bilirkişi raporunda belirtilen bedele( 1.257,28 TL) hükmedilmemesi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı, davalı taraf mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuna gerekçelerini de belirtmek sureti ile itiraz etmiş, ne var ki mahkemece bu itirazlar karşılanmamıştır.
6100 Sayılı HMK 266.hükmüne göre, genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkesin bilmesi gereken konularla hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konular dışında kalan ve çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Kural olarak bilirkişi raporu hakimi bağlamaz. Hakim raporu serbestçe taktir eder.
6100 Sayılı HMK 281.maddesi uyarınca; (1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.
Somut olaya gelince; mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış, uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapora itirazlar karşılanmamış, aynı bilirkişiden ek rapor ya da yeni bir bilirkişi kurulundan yeni bir rapor almaksızın itiraza konu bilirkişi raporuna dayalı hüküm tesisi usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece, aynı bilirkişiden davalı tarafın itirazlarını da karşılayacak şekilde ek rapor ya da yeni bir bilirkişiden rapor alınmalı, raporlar arasında çelişki meydana gelmesi halinde gerekirse, dosyanın önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilerek, bilirkişi heyetinden davalı kurumun davacıdan isteyebileceği bedeller hakkında, tahakkuk tarihlerinde yürürlükte bulunan ilgili mevzuat hükümlerine göre tereddüte yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı,açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun bir rapor aldırılarak, davalı kurumun istemekte haklı olduğu alacak miktarı belirlenmeli ve sonucu dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan, eksik inceleme,soruşturma ve itiraza konu bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
Ayrıca; davaya konu yerin işyeri olmasına, davacının 4077 sayılı yasa kapsamında tüketici tanımına girmemesi ve mahkemece 20.12.2012 tarihli oturumda ara karar ile davaya Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla bakılmasına karar verilmesine rağmen, sonraki duruşma zabıtlarında ve gerekçeli karar başlığında Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla ibaresinin yazılması maddi hata kapsamında ve bu husus mahkemesinde her zaman düzeltilebilecek bir durum olarak değerlendirilmiş, bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.