22. Hukuk Dairesi 2017/1108 E. , 2017/709 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı vekili, ... tarafından, davalı sendikanın müvekkiline ait işyeri/işletmede yetkili olduğu yönünde yapılan tespitin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davalı sendikanın toplu iş sözleşmesi yapma yetkisinin bulunmadığını, sendikanın kurulu bulunduğu işkolunda çalışan tüm işçilerin % ..."inin üyesi olup olmadığının öncelikle belirlenmesi gerektiğini, tespit konusu işyerinin müvekkiline ait olmayıp, ... Rektörlüğüne ait olduğunu ve tespitin üniversite aleyhine yapılması gerektiğini, ayrıca 6552 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeye göre yetki tespitinin kamu işveren sendikalarına yöneltilmesi gerektiğini ileri sürerek ..."nın 11074 sayılı yetki tespitinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, kesin yetki sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Dava, ... tarafından yapılan olumlu yetki tespitinin iptaline ilişkindir.
İnceleme konusu davada, ..."nın 29.05.2015 tarih ve 11074 sayılı yetki tespitine göre, ... Hastanesinde alt işveren sıfatıyla faaliyet gösteren davacı şirkete ait işyerinde davalı sendikanın yasanın aradığı gerekli çoğunluğu tespit edilmiş, bunun üzerine işveren tarafından, olumlu yetki tespitinin iptali talep olunmuştur.
Mahkemece, işin esasının incelenerek davanın reddine dair verilen ilk karar, Dairemizin 23.05.2016 tarihli ilâmıyla özetle, somut olayda yetki tespitine konu alt işveren işyeri..."da bulunduğundan, temyiz konusu davada, görevli makamın bulunduğu yer mahkemesi olan... İş Mahkemesi"nin kesin yetkili olduğu, bu itibarla mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 114/...-ç ve 115/2. maddeleri gereğince, yetkisizlik sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece uyulan bozma ilâmı doğrultusunda kesin yetki sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de, hüküm fıkrasında yetkili mahkeme gösterilmediği gibi, karar verildikten sonra davacı vekili tarafından dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi talep edilmesine karşın, dosya gönderilmemiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 114/...-ç bendi uyarınca kesin yetki, açık bir biçimde dava şartları arasında yer almış bulunmaktadır. Sözü edilen “ç” bendinde; “Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması” dava şartı olarak tanımlanmıştır.
Dava şartları, medeni usul hukukuna ait bir kurumdur. Dava şartları konusunda pozitif hukukumuzda ilk düzenleme 6100 sayılı Kanun"un 114. ve 115. maddeleri ile getirilmiştir. Her ne kadar dava şartı kavramı konusunda, daha önce de bir tereddüt olmasa da, nelerin dava şartı sayılacağı hususunda farklı görüşler savunulmaktaydı. Bunun yanında 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda daha önceki Kanun"da ilk itiraz olarak kabul edilen teminat gösterilmesi, derdestlik gibi itirazların dava şartı olarak kabul edilmesi de bu konuda uygulamadaki tereddütleri gidermek amacıyla düzenleme yapılmasını gerektirmiştir.
Dava şartlarının eksik olması halinde yapılacak usul işlemi, 6100 sayılı Kanun"un 115. maddesinde belirtilmiştir. Anılan maddenin ikinci fıkrasına göre “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder”.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 294. maddesinin birinci fıkrasında ise mahkemelerin usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdireceği ifade edilmiştir. Bilindiği gibi, hakimin davadan el çekmesini gerektiren, davayı sonuçlandıran kararlara nihai kararlar denilmektedir. Nihai kararlar, usule ilişkin nihai kararlar veya esasa ilişkin nihai kararlar olmak üzere ikiye ayrılır. Usule ilişkin nihai kararlar, davanın esasıyla ilgili olmayan kararlar olup, bir başka ifade ile mahkemenin maddi hukuk bakımından değil, usul hukuku bakımından verdiği kararlardır. Bu nedenle, mahkemece verilen görevsizlik, yetkisizlik, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararlar usule ilişkin nihai kararlar olduğu gibi, dava şartı yokluğu nedeni ile verilen, usulden ret kararları da, usule ilişkin nihai kararlardır.
Diğer taraftan, 6100 sayılı Kanun"un 19. maddesinde “(...) Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir. (2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. (3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir. (4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir” düzenlemeleri yer almaktadır.
Aynı Kanun"un 20. maddesine göre ise “(...) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir. (2) Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir.”
Söz konusu düzenlemeler ile, yetkinin kesin olup olmadığı ayrımı yapılmaksızın mahkemeye, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi gösterme zorunluluğu getirilmiştir.
Bu noktada ifade etmek gerekir ki, mahkemece, yetkinin kesin olduğu hâllerde, yetkisizlik sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmekte ise de, bu karar hukuki niteliği itibariyle bir yetkisizlik kararıdır ve mahkemece 6100 sayılı Kanun"un 19. ve 20. maddeleri doğrultusunda işlem yapılması gerekmektedir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında, mahkemece, yetkili mahkemenin hüküm fıkrasında gösterilmemesi ve dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi usulünün belirtilmemesi isabetsizdir. Ne var ki, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın hüküm fıkrasına altıncı bent olarak; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 20. maddesi gereğince, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kararın kesinleşmesi durumunda kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde başvurulması halinde dosyanın yetkili... İş Mahkemesi"ne gönderilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılacağına” sözcüklerinin eklenmesine ve hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.01.2017 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.