10. Hukuk Dairesi 2020/7128 E. , 2021/6899 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
...
...
Dava, İş kazası ölümünden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı eş murisinin davalı işyerinde şoför olarak çalıştığını, 08.04.2014 tarihinde konteyner yüklemesine yardım ederken vincin yüksek gerilim hattına dokunması sebebiyle elektrik akımına kapıldığı ve 14.04.2014 tarihinde vefat ettiğini ileri sürerek 500,00-TL maddi tazminatın iş kazası tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Davacıya ait SGK ve işyeri şahsi sicil dosyası, tanık anlatımları, Adli Tıp Kurumu Raporu, mahkemece aldırılan 01/08/2017 tarihli kusur bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından ; dava konusu olaydan 10 gün sonra sigortalı kazazedenin vefat ettiği, kusur raporundan; olayın oluşumunda, davalı"nın % 60 , vincin sahibi..."in % 20, vinç operatörü ..."un % 10 , müteveffa ..."in % 10 oranında kusurunun bulunduğunun saptandığı, öte yandan davacının beyin kanaması sonucu vefat etmediğinin belirtildiği; SGK raporunda davalının % 100 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, yine dava dilekçesinde , müteveffa sigortalının elektrik akımına kapılması sonucu vefat ettiğinin bildirildiği görülmekte ise de, Adli Tıp Kurumu"nun 1.İhtisas Dairesi"nin 28/11/2018 tarihli raporu ile 05/04/2019 tarihli raporundan, fethi kabir yapılmasına gerek olmadığı, sigortalının vefatının elektrik akımına bağlı bulunmadığı, vefat sebebinin, " patolojik kökenli ( travmatik olmayan ) beyin kanaması ve gelişen komplikasyonlar " olduğunun bildirildiği, vefatın olaydan 10 gün sonra gerçekleştiği, iş veren vekilinin SGK"ya vermiş olduğu beyandan, olay sonrası sigortalının işine geri dönüp çalışmaya başladıktan sonra vefatın gerçekleştiği, bu bağlamda vefatın gerçekleşmesinde davalının kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK"nın 353-(1) b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mütevaffa ..."in davalı yanında şoför olarak çalışırken 08.04.2014 tarihinde konteynerin kamyona yerleştirilmesi işine yardım ederken yükleme de kullanılan vincin yüksek gerilim hattına teması neticesinde elektrik akımına kapıldığını, bunun üzerine götürüldüğü Karacabey Devlet Hastanesi ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanelerinde ilgilenilmeyerek taburcu edildiği, akabinde Ankara ya döndüğü 11.04.2014 tarihinde Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim Araştırma Hastanesine götürüldüğü ve hemen cerrahi müdahale yapıldığı, ancak kurtulamayarak vefat ettiği, SGK müfettişi tarafından yapılan soruşturma neticesinde olayın iş kazası ve işverenin %100 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, Adli Tıp Kurumu tarafından verilen raporda ölüm olayı ile yaşanan iş kazası arasında illiyet bağı bulunmadığı yönündeki değerlendirmenin hatalı olduğunu, yaşanan elektrik çarpması sonrasında müteveffanın yakınmalarının arttığını, elektrik çarpmalarında yüzeysel yaralanmalar veya anlık yaralanmalardan ziyade sonuçları sonradan ortaya çıkabilecek organ harabiyetine neden olduğu yönünde çok sayıda araştırma bulunduğu, ölüm olayının elektrik çarpması sebebiyle meydana geldiğinibeyanla kararın bozulmasını talep etmiştir. V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava, sigortalı müteveffanın 08/04/2014 tarihinde elektik akımına kapılarak iş kazası geçirdiği ve olaydan 10 gün sonra 18/04/2014 tariihinde vefat ettiği iddiasına dayanan hak sahibi eşinin maddi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davacı murisinin davalı işyerinde tır şoförü olarak çalıştığı, 08/04/2014 tarihinde tır ile götürülen konteynerın, vinçli kamyonla tırın üzerinden indirilmesi esnasında, vincin bomunun olay yerindeki YG Elektrik Nakil Hattına temas etmesi üzerine, o esnada konteyneri eliyle tutup yönlendirmekte olan kazalı müteveffa ...’in elektrik akımına kapılması şeklinde kazanın meydana geldiği, kazalının hastaneye kaldırıldığı, müşahedeye alındığı, tedavi edildikten sonra hastanede kendini iyi hissetmesi üzerine aynı gün taburcu edildiği, olaydan 3 gün sonra -11/04/2014 tarihinde - bilinç bulanıklığı şikayetiyle Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvurduğu, çekilen BBT’de sağ parenkimal hematom (ventriküle açılmış) saptanması üzerine ameliyat edildiği ve ameliyat sonrası yoğun bakımda takip ve tedavisi devam ederken 18/04/2014 tarihinde vefat ettiği, otopsi yapılmadığı, mahkemece müteveffa/Kazazede ..."in iş kazası geçirerek yüksek gerilime maruz kalması (ki, olay günü hastahaneye kaldırılıp müşahede altına alınıp kısa süre içerisinde taburcu edilmiş olması da gözetilerek) ile kısa bir süre sonra rahatsızlanarak hastaneye kaldırılması ve kısa süre içinde beyin kanamasına bağlı olarak vefat etmiş olması arasında bir illiyet bağının olup olmadığının, müteveffanın geçirmiş olduğu "Beyin Kanaması" nın maruz kalmış olduğu elektrik akımından kaynaklı olup olmadığının belirlenmesi noktasında 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu‘ndan rapor alındığı, 28/11/2018 tarihli bu raporda oy birliği ile "Kişinin ölümünün patolojik kökenli (travmatik olmayan) beyin kanaması ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana gelmiş olduğu, kişinin 08/04/2014 tarihinde maruz kaldığı yaralanmasıyla ölümü arasında illiyet bağı bulunmadığı mütalaa olunur.“ şeklinde görüş bildirildiği, akabinde Mahkemece vefat tarihi 18/04/2014 olan müteveffa ..." in vefatına sebebiyet verdiği iddia olunan elektrik akımına maruz kalması sonucu vefat edip etmediğinin fethi kabir yolu ile anlaşılıp anlaşılmayacağı hususunda 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu‘ndan ek rapor alındığı, 05/04/2019 tarihli bu raporda ise “ kişinin 08/04/2014 tarihinde elektrik akımı maruziyeti sonrası genel durumu iyi olduğu, dolaşım ve solunum sıkıntısı gelişmediği, aktif yakınması olmayan, enzimleri normal olan ve ekg değişikliği olmayan kişinin ölümünün olaydan 3 gün sonra gelişen patolojik kökenli (travmatik olmayan) beyin kanaması ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana gelmiş olduğu, ölümünde elektrik akımı maruziyetinin etkisi ve katkısı bulunmadığı cihetle fethi kabir yapılmasının gerekli olmadığı oy birliği ile ek mütalaa olunur. “ şeklinde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır.
İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren; Çalışanlarının işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup, bu çerçevede, risklerden kaçınmak, kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek, risk değerlendirmesi yapmak, yaptırmak, teknik gelişmelere uyum göstermek, tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek, mesleki riskleri önlemek, eğitim ve bilgi verilmek dahil her türlü tedbiri almak, gerekli araç ve gereçleri sağlamak, sağlık ve güvenlik tedbirlerini değişen şartlara uygun hale getirmek ve mevcut iş yerinin iyileştirilmesi için çalışmalar yapmak, diğer bir deyişle işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu olay tarihinde yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77. maddesinin açık buyruğudur.
Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri almaktan sarfınazar etmesi gerekmeyeceği gibi bir düşünce kabul edilemez.
4857 sayılı Kanun"un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu"nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
Gerek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesi ve gerekse 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır. Öte yandan, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu, kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Kusurun objektifleştirilmesi kriteri yanı sıra, Anayasa hükümleri ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesinin yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir.
Öte yandan, Dairemizin de benimsediği üzere, kural olarak, iş kazasından kaynaklanan tazminat davalarında sorumluluk kusura dayanmaktadır. Çünkü İsviçre ve Türk hukuk sisteminde özel bir düzenleme söz konusu olmadıkça asıl olan kusur sorumluluğudur. Kusur sorumluluğunda sorumluların tazmin yükümlülüğü için illiyet (nedensellik) bağının gerçekleşmesi zorunludur. O halde illiyet bağının kesilmesi halinde zararı tazmin yükümlülüğünden söz edilemez.
Somut olayda, 08/04/2014 tarihli iş kazasından kısa bir süre geçtikten sonra kazalının vefat ettiğinin anlaşılması karşısında 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen raporla yetinilerek eksik inceleme sonucu karar verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş, kaza öncesi ve sonrasına ait kazalı müteveffaya ait tüm tıbbi belgelerin dosyaya celbi ile en son itiraz mercii olan Adli Tıp Üst Kurulundan müteveffa kazalı ..."in iş kazası geçirerek yüksek gerilime maruz kalması ile kısa bir süre sonra rahatsızlanarak hastaneye kaldırılması ve kısa süre içinde beyin kanamasına bağlı olarak vefat etmiş olması arasında bir illiyet bağı bulunup bulunmadığını irdeleyen rapor alarak oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacının vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25/05/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
...
...