Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/2237
Karar No: 2017/9873

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/2237 Esas 2017/9873 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2016/2237 E.  ,  2017/9873 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının ... ilçesi ...köyü 404 ada 13 parselin sahibi olduğunu, davacı adına tescil yapıldığı tarihte taşınmazın tapu kaydında herhangi bir orman şerhi bulunmadığını, ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/484 Esas 2009/400 Karar sayılı ilamı ile taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tescil edildiğini, yapılan işlem sonucu Hazinenin davacıya herhangi bir bedel ödemediğini ve bu suretle davacının mülkiyet hakkına tecavüz edildiğini belirterek dava konusu taşınmazın mahkeme kararı ile tapu kaydının iptali ile davacının uğradığı zarara karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava,TMK’nın 1007. maddesine dayalı olarak açılan tazminat istemine ilişkindir.
    Dosya kapsamından tazminat istemine dayanak 404 ada 13 parsel sayılı taşınmazın, kadastro sonucu kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 5818 m2 yüzölçümü ile davacı adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra Hazine tarafından açılan dava sonucu ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/484-2009400 E.-K. sayılı ilamı ile taşınmazın 5356 m2 kısmının orman sınırları içerisinde kaldığı gerekçesi tapusunun iptali ile orman vasfı ile tesciline karar verildiği, hükmün temyiz incelemesinden geçerek 17/05/2010 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 17.02.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
    Mahkemece davacının taşınmazın tapudaki ilk maliki (tespit maliki) olması ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümleri dikkate alındığında henüz tapu sicilinin oluşma aşamasındaki işlemlerden dolayı açıldığının anlaşıldığı, Hazinenin ise kanunun kendisine tanıdığı hakkı kullanarak dava açtığı ve kadastro tespitinin iptalini sağladığı, bu süreç içerisinde davacı tapunun oluşumunda doğrudan taraf olduğundan hatalı tespitten haberdar olup iyiniyetli olmadığı, taşınmazın senede dayalı tespit edilmediği ve eski tapu kaydı da olmadığına göre davacının tapu kütüğünün tutulmasından kaynaklı bir zararının oluşmadığı, aksi düşüldüğünde kadastro tespitindeki bütün hatalı tespitler nedeni ile Hazinenin sorumlu olduğunun kabulü gerekeceği gibi, 3402 sayılı KK.nın 12. maddesindeki dava açma hakkının da bir amacı kalmayacağı gerekçesi ile davaın reddine karar verilmişse de delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür.
    Yargıtay HGK"nun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383E.- 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E. - 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak, birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur. Ancak anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğu için öncelikle bir zararın bulunması ve bu zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı olması gereklidir.
    Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından, ayın hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
    Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (ayni) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukukî duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.
    4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Bu sorumluluğa ilişkin olarak kusursuz sorumluluk/tehlike sorumluluğuna ilişkin kurallar uygulanacak olup, Devlet tapu sicilinin tutulmasından ileri gelecek bütün zararlardan asli olarak sorumludur. Bu sorumluluktan söz edebilmek için, tapu sicilinin tutulmasında görevli memurun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zarara neden olan sonuç arasında illiyet bağının varlığı gerekmekle birlikte, eylemin kusura dayanıp dayanmamasının bir önemi bulunmamakta, kusur yalnızca Devletin görevli memura rücu etmesi yönünden önem taşımaktadır. Bu madde ile düzenlenen Devletin kusursuz sorumluluğu, bir tehlike sorumluluğu niteliğinde (HGK 05.10.1955 gün ve 1955/4-58 Esas, 1955/64 Karar sayılı; 29.06.1977 gün ve 1977/4-845 Esas ve 1977/655 Karar sayılı; 24.09.2003 gün ve 2003/4-491 Esas ve 2003/487 Karar sayılı; 19.04.2006 gün ve 2006/4-113 Esas ve 2006/205 Karar sayılı; 09.05.2007 gün ve 2007/4-212 Esas, 2007/261 Karar sayılı kararları) olduğundan, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun olmasın, tapu sicilinin tutulmasında kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Tapu sicilinin tutulmasında kişi çıkarlarının korunması bakımından uyulması gereken kurallar tapu mevzuatı ile sınırlı olmayıp, bu mevzuat dışındaki hukuk kurallarına ve hukukun genel ilkelerine de uyulması gerekmektedir. Tapu müdür ya da memurlarının ihlal ettikleri hukuk kuralları ister genel olsun ister salt sicilin tutulmasıyla ilgili olsun her iki halde de ortaya çıkan sonuç tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmuş olmasıdır (Dr.Lale Sirmen, Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Zararlardan Devletin Sorumluluğu, ... ,1976 Sh. 63 vd). Bu nedenle sicilin hukuka uygun tutulması kavramı tapu mevzuatına uygunlukla sınırlı bir kavram olmayıp, hukukun genel ilkelerine uygunlukta gerekmektedir. Bunun dışına çıkan her hukuka aykırı davranıştan Devletin sorumluluğu asıldır.
    Somut olayda ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de, tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacının zararı, taşınmazla ilgili tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği 17/05/2010 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece kesinleşme tarihi itibariyle taşınmazın arsa mı yoksa arazi niteliğinde mi olduğu belirlenmeli, taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihdeki gerçek değerleri tespit edilmeli, sonucuna göre karar verilmelidir.
    Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 23/11/2017 günü oy birliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi