20. Hukuk Dairesi 2016/2582 E. , 2017/9906 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne, davacının duruşma isteminin giderden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 24/07/2014 tarihli dava dilekçesi ile ... ilçesi, ... köyü 246 ada 7 parsel sayılı taşınmazın vekil eden adına kayıtlı iken ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/174-466 sayılı kararı ile kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edilerek orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilerek Yargıtay tarafından hükmün onanması sonucu kesinleştiğini belirterek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere 1000,00.-TL tazminatın tapu iptal kararının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiş; 18/06/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere tazminat miktarını 77.225,20.-TL’ye yükselterek, bu alacağın tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Hazine, husumetin Orman Yönetime yöneltilmesi gerektiği, zamanaşımı süresinin geçtiği, zarar ile iptal işlemi arasında illiyet bağı olmadığı, dürüstlük ilkesinin ihlal edildiğini, istenen tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 77.225,20.-TL"nin 10/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydı orman olduğu gerekçesiyle hükmen iptal edilen taşınmaz nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; taraflardan her biri, yapmış olduğu usûl işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Ancak ıslah işlemi harca tâbi bir işlem olup ıslah edilen husus değer artırımı ise nispi tarifeye göre, değilse maktu harç yatırılmalıdır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah harcının alınması gerekir.
492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz” hükmü yer almaktadır. Bu kanuni düzenleme gereğince ıslah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilâm harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2013 gün ve 2013/21-445 E. - 2013/1625 K. sayılı kararında da bu görüş benimsenmiştir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, ıslah harcı alınmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Bu durumda mahkemece; yürürlükteki Harçlar Tarifesi uyarınca ıslah edilen dava değeri üzerinden ıslah harcını ödemesi konusunda davacıya usulünce süre verilip harç tamamlanırsa ıslah edilen miktar üzerinden aksi takdirde dava dilekçesinde gösterilen miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, harcı yatırılmayan ıslah dilekçesine değer verilerek yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekili ile davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 23/11/2017 günü oy birliğiyle karar verildi.