20. Hukuk Dairesi 2016/2484 E. , 2017/9909 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 06/03/2014 tarihli dava dilekçesiyle, tapu sicilinde vekil edenler adına kayıtlı ... köyü 239 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/150 E. - 2007/387 K. sayılı ilâmıyla iptal edildiğini, ancak karşılığında tazminat ödenmediğini belirterek şimdilik 8.372 .-TL tazminatın tescil tarihi olan 29/7/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında 11/05/2015 tarihli ıslah dilekçesiyle tazminat miktarını 99.015,00- TL’ye yükselterek tescil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine, davanın süresinde açılmadığını, yolsuz tescil niteliğinde olan kaydın iptali nedeniyle zararın oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulü ile, -99.015,00 TL"nin dava tarihi olan 06/03/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak tapu ve miras payları oranında davacılara ödenmesine, sehven davacı ... tarafından açılan dava hususunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulama hükme yeterli değildir. Şöyle ki; dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1963 yılında yapılan kadastro sırasında dava konusu taşınmazın tapu kaydı uygulanarak tarla niteliği ile ... ve ... adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra 160/320 hissesinin ise satış yoluya 1984 yılında ... adına tescil edildiği, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/04/2008 tarihinde kesinleşen 2006/150-2007/387 Karar sayılı ilamı ile taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptali ile tescil dışı bırakılmasına karar verildiği, eldeki davanın ise 06/03/2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; kıyılar özel mülkiyete konu olamayacak ise de, genel arazi kadastrosu sırasında taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararının tazmininin gerektiği açıktır. Tapusu iptal edilen taşınmazın arazi niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak, gerçek zararın, tapu iptal kararının kesinleşme günündeki net gelir metoduna göre hesaplanması zorunlu iken, mahkemece dava tarihi olan 2014 yılı esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre hüküm kurulması doğru değildir
Bu nedenle, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri İlçe Tarım Müdürlüğünden getirtilmek suretiyle yeniden yapılacak keşifte, elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak taşınmazın gerçek değeri, tapu iptaline ilişkin kararın kesinleştiği 21/04/2008 tarihi dikkate alınarak hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre hesaplattırılmalı, bu şekilde taşınmazın zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, davacıların tapudaki payları dikkate alınarak oluşan gerçek zararları saptanması gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 23/11/2017 günü oy birliği ile karar verildi.