22. Hukuk Dairesi 2017/490 E. , 2017/821 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı ... avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin davalı belediyeye ait işyerinde, kayden alt işveren işçisi olarak çalıştığını, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayalı olduğunu, iş sözleşmesinin geçerli veya haklı sebep bulunmadan feshedildiğini ileri sürerek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin ihale makamı konumunda olduğundan müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, ihale ile hizmet alımı yapılan şirketler ile müvekkili arasındaki ilişkinin mevzuata uygun olduğunu, muvazaaya dayanmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı şirketler davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere dayanılarak, davalı ... ile diğer davalılar arasındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayalı olduğu, iş sözleşmesinin geçerli veya haklı sebep bulunmadan feshedildiği gerekçeleriyle, feshin geçersizliğine ve davacının davalı belediyeye ait işyerinde işe iadesine, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, asıl işveren-alt işveren arasındaki ilişkinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı veya muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmış; aynı maddenin yedinci fıkrasında “asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez” kuralına yer verilmiştir.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması, mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi halinde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi halde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa Borçlar Kanunu"nda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanuni karineler olduğu kabul edilmelidir.
Somut olayda, davacı işçi, davalı ... işyerinde, alt işveren şirketler işçisi olarak çalışmıştır. Asıl işveren ile alt işverenler arasında imzalanan sözleşmeye konu iş, 5393 sayılı Belediye Kanunu"nun 14., 15. ve 67. maddeleri uyarınca, hizmet alım yoluyla üçüncü kişilere gördürülmesi mümkün işlerdendir. Sözü edilen düzenlemeler ile asıl işin tamamı ya da bir kısmı 4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinde öngörülen sınırlamalara tabi olmaksızın alt işverene verilebilir. Bu durumda sadece 4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinin 7. fıkrası ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 19. maddesi çerçevesinde muvazaa denetimi yapılabilir. Dosya içeriğindeki bilgi ve belgeler nazara alınarak yapılan değerlendirme sonucunda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun olarak kurulduğu ve muvazaaya dayanmadığı anlaşılmaktadır. Davacı tanığı ...’ın açtığı işe iade davası neticesinde de, İzmir 7. İş Mahkemesi’nin 28/03/2016 tarihli ve 2015/83 esas, 2016/160 karar sayılı kararıyla, asıl işveren-alt işveren ilişkisi çerçevesinde, işçinin alt işverenlerin işyerinde işe iadesine karar verilmiş olup, taraflar vekillerinin temyizi üzerine ise, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nce karar onanmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında varılan neticede, davalı ... ile davalı alt işveren şirketler arasında, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun olarak kurulduğu ve muvazaaya dayanmadığı, davacının iş sözleşmesinin alt işverence geçerli veya haklı bir sebep bulunmadan feshedildiği anlaşıldığından, feshin geçersizliğiyle davacı işçinin alt işverenler işyerindeki işine iadesine, işe iadenin mali sonuçlarından ise tüm davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının belirlenmesine karar verilmesi gerekirken, aksi yönde kabulle sonuca gidilmesi hatalı görülmüştür.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun"un 20. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
...-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-İşverence yapılan FESHİN GEÇERSİZLİĞİNE VE DAVACININ, DAVALILAR SİMGE TEM. İNŞ. BİLG. GIDA HİZ. TAAH. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. İLE EJDERHA TEM. İNSAN KAYN. ÖZEL SAĞ. HİZ. BİLG. OTOM. HİZ. İNŞ. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.’YE AİT İŞYERİNDEKİ İŞİNE İADESİNE,
3-Davacının kanuni sürede işe başvurmasına rağmen, işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde tüm davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmesi gereken tazminat miktarının fesih nedeni ve kıdemi dikkate alınarak dört aylık ücreti olarak belirlenmesine,
4-Davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar doğmuş bulunan en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine,
5-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 31,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubuyla bakiye 3,70 TL karar ve ilam harcının tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre ....980,00 TL vekalet ücretinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 257,40 TL yargılama giderinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davalıların yaptığı yargılama giderinin üzerlerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan gider avanslarından varsa kullanılmayan bakiyelerinin ilgili tarafa iadesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, kesin olarak 24.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.