20. Hukuk Dairesi 2016/5917 E. , 2017/9964 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; ... ili ...ilçesi ... köyü 109 ada 10 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/a maddesi gereği çalışma yapılarak 08.12.2012-07.01.2013 tarihleri arasında 1 ay müddetle askıya çıkarıldığını, yapılan araştırma üzerine dava konusu taşınmazın 1985 yılında kesinleşen arazi kadastrosuna göre özel kişiler adına tespit ve tescil edildiği anlaşılınca, işbu davanın açılması zorunluluğunun doğduğunu, dava konusu yere ilişkin gerek arazi kadastro çalışmaları gerekse de 22/a madde çalışmaları neticesinde elde edilen tesbitlerin gerçek ve hukuki duruma uygun olmadığını, zira dava konusu yerde 6831 sayılı Kanuna göre ilk orman kadastrosunun 1964 yılında yapıldığı ve daha sonraki yıllarda yapılan çalışmalar ile ilan edildiğini, taşınmazın alanının orman sayılan alan içinde kaldığını, bu nedenle orman vasfı ile Maliye Hazinesi adına tespit ve tescil edilmesi gerekirken aksi yönde işlem tesisi ile davalı adına olan tapu kaydının haksız ve yolsuz olduğunu, zira orman kadastrosuna göre orman olan alanın arazi kadastrosu sonucu şahıs adına tapuya tescilli bulunduğunu, orman sayılan alanların özel mülkiyete konu edilmesinin mümkün olmadığını belirterek, fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydı ile taşınmazın dava dilekçesi ekindeki krokide yer alan koordinatlara göre orman sınırları içinde kalan alanına dair tespit edilmesi halinde davalının müdahalesinin men"i ile taşınmazın tapu kaydının iptaline ve yerin orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece taşınmazda 6.3.2015 tarihinde yapılan keşif sonucu bilirkişi heyetince düzenlenen 20.03.2015 günlü raporda, Orman Kanunu ve Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarına göre, kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kalan tüm taşınmazların orman sayıldığı, dava konusu taşınmazın 1965 yılında kesinleşmiş orman tahdit sınırları içinde kaldığından orman sayılan yerlerden olduğu, Orman Kanunu 1744, 2896 ve 3302 sayılı Kanunlar 2/B madde uygulamasına konu edilen yerlerden olmadığı, dava konusu taşınmaz üzerinde meşe, kavak, kestane, kısmen meyve ağacı ve değişik türlerde orman ağacı ve maki vasfında orman bitki örtüsü bulunduğu, eylemli olarak tarım yapıldığına dair bir gözlem tespit edilemediği, kullanım söz konusu olmadığı, taşınmaza ait farklı noktalarından çekilmiş fotoğrafların rapor ekinde sunulduğu, eylemli olarak orman vasfında olduğu, meyilin %20 olup toprak muhafaza karekteri taşındığı, dava konusu taşınmazın dava tarihi itibari ile değerinin 15.000,00-TL olduğu, dava konusu ... ili ...ilçesi ... köyü ...mevkii 109 ada 10 parsel sayılı 282,08 m2.yüzölçümündeki taşınmazın 13.7.1965 yılında yapılmış ve kesinleşmiş orman tahdit (kadastro) sınırları içinde kaldığından Orman Kanununun 1. maddesine göre orman sayılan yerlerden olduğu belirtilmiş, bilirkişi raporu dosya kapsamına ve usule uygun olduğundan mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilmiş, davaya konu taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu subuta ermekle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde ilk orman tahdidinin 1965’te, 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişiklik yapılan 2. madde uygulama çalışması 1975’te, 6831 sayılı Kanunun 2896 sayılı Kanunla değişiklik yapılan 2/B uygulama çalışması 1986’da, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişiklik yapılan 2/B uygulama çalışması 1988’de kesinleşmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın orman tahdidi içinde kalan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına ve alınan temyiz harcının istek halinde iadesine
27/11/2017
gününde oy birliği ile karar verildi.