20. Hukuk Dairesi 2016/5480 E. , 2017/9997 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, kadastro mahkemesine verdiği 16.08.2010 tarihli dilekçe ile ... köyü 720 sayılı parselin eksik ölçüldüğünü ileri sürerek, eksik ölçülen kısmın 720 nolu parsele ilave edilerek adına tescilini istemiştir.
Mahkemece dava konusu yerin, kesinleşmiş orman sınırları içinde kaldığı, 2/B alanında kalmadığı anlaşıldığından davanın reddine, dava konusu ... köyü 720 nolu parselin tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 10/02/2014 gün ve 2013/9429-2014/1488 E.K. sayılı ilamıyla bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Davacı, 2924 sayılı Kanuna göre tutanak düzenlenip kesinleşen ve 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek-4. maddeye göre güncellemesi yapılan, 720 nolu parselin sınırında, kesinleşmiş orman sahasında bulunan tutanak düzenlenmeyen bölüme, kullanım kadastrosuna itiraz için yapılan askı ilân süresi içinde dava açmıştır. Dava konusu yere kadastro tutanağı düzenlenmemiş olup 3402 sayılı Kanunun 5, 10, 25, 26 ve 27. maddelerine göre uyuşmazlığın çözümünde genel mahkeme görevli olduğu, Kabule göre de, 720 nolu parsel hakkında bir dava olmadığı ve zaten tapuda hükmen tescilli bulunduğu halde tekrar sicil oluşturulmasının doğru olmadığı” hususlarına değinilmiştir.Bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece davanın görevsizlik nedeniyle reddine dair verilen hükmün temyiz edilmeksizin kesinleşmesi sonrasında dosya yukarıda belirtilen esasa kaydedilmiş ve yapılan yargılama sonunda mahkemece davacı yanca dava edilen bilirkişi raporlarında (A) harfi ile gösterilen 5.107,04m2 büyüklüğündeki taşınmazın devlet ormanı sınırları içinde kalması nedeniyle 6831 sayılı Kanun uyarınca davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 5831 sayılı Kanunun 8 ve 3402 sayılı Kanunun Ek-4 maddesine göre yapılan kadastroda, kadastro çalışma alanı dışında bırakılan taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle adına tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede ilk orman tahdidi 1941 yılında yapılıp kesinleşmiş, 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması 1975 yılında yapılıp, ekip çalışmaları 30.09.1976 tarihinde, itirazların incelenmesine ilişkin komisyon çalışmaları da 15.06.1982 tarihinde ilân edilmiş, 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması 1989 yılında yapılıp, 02.04.1990 tarihinde ilân edilerek dava tarihinden önce kesinleşmiştir.
Yörede 4127 sayılı Kanun ile değişik 2924 sayılı Kanuna göre kullanım kadastrosu yapılmış ve 10.02.2000 - 10.04.2000 tarihleri arasında ilân edilmiştir. Orman Yönetimi tarafından, bu çalışmada tespiti yapılan 720 sayılı parselin orman sınırları içinde kaldığı iddiasıyla, kadastro mahkemesinde süresi içinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının reddine karar verilmiş, parsel hükmen 17.06.2002 tarihinde tapuya tescil edilmiştir.Daha sonra 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen ek 4. maddeye göre, 2/B"lik alanların fiilî durumlarına göre güncelleme kadastrosunun ve ifraz, tevhid işlemlerinin yapılması sırasında tespit edilen hataların, sınır, yüzölçümü, ölçü ve koordinatlarının düzeltilmesi ile ilgili yapılan çalışmaların sonuçları 09.06.2010 - 08.07.2010 tarihleri arasında ilân edilmiş, dava bu askı ilân süresi içinde, 720 nolu parsele bitişik orman alanı içinde kalan (A) ile işaretli bölüm hakkında açılmıştır.İncelenen dosya kapsamına göre; yörede 1941 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sırasında tahdit içinde bırakılan çekişmeli taşınmazın yörede yapılan çalışmalarda orman sınırları dışına çıkarılmadığı, bu haliyle orman kadastrosu ve 2. madde uygulamalarının kesinleşme tarihleri üzerinden dava tarihi itibariyle hak düşürücü sürelerin geçmiş olduğu, 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen ek 4. maddeye göre yapılan çalışmanın yeni bir dava açma hakkı vermeyeceği de dikkate alındığında davanın reddine dair usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 04/12/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.