10. Hukuk Dairesi 2016/7774 E. , 2017/1839 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunun geçici 10. maddesindeki prim desteğinden yararlanmak için yaptığı başvurunun reddine ilişkin Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davacı avukatı tarafından duruşma talebinde bulunulmuş ise de, temyiz konusu hükme ilişkin dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın, yasal dayanağı 4447 sayılı Kanunun geçici 10. maddesindeki olup ilgili bendde (Ek madde: 13.02.2011-6111 S.K 74. mad.) “31.12.2015 tarihine kadar işe alınan her bir sigortalı için geçerli olmak üzere, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren özel sektör işverenlerince işe alınan ve fiilen çalıştırılanların; işe alındıkları tarihten önceki altı aya ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışında olmaları, aynı döneme ilişkin işe alındıkları işyerinden bildirilen prim ve hizmet belgelerindeki sigortalı sayısının ortalamasına ilave olmaları ve bu maddede belirtilen diğer koşulları da sağlamak kaydıyla, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan ve 82 nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutarı, işe alındıkları tarihten itibaren İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacağı”aynı şekilde 5510 sayılı Kanunun 81. maddesinin (ı) bendi olup ilgi bentte “(Ek
bend:15.05.2008-5763 S.K./24.mad)Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel sektör işverenlerinin, bu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanır. İşveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şarttır. Bu Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimlerde çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işverenler bir yıl süreyle bu fıkrayla sağlanan destek unsurlarından yararlanama.)"" hükmüne yer verilmiştir.
Eldeki davada, davacı, 4447 sayılı Yasanın geçici 10. maddesinde belirtilen prim teşvikinden yararlandırılmadığını, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunun geçici 10. maddesindeki prim desteğinden yararlanmak için yaptığı başvurunun reddine ilişkin Kurum işleminin iptalini istemiş, Mahkemece, prim teşvikinden yararlandırılıp yararlandırılmaması durumunda Hazine"nin hukuki ve mali durumunu etkileyeceğinden, talebin reddedilmesi durumunda, sebepsiz zenginleşen Hazine olacağından, Hazineye husumetin yöneltilmesi gerektiği gerekçesi ile hüküm kurulmuştur.
Anılan Kanunun 79. maddesinde Kurumun prim alma zorunluluğu ve ilgililerin de prim ödeme zorunluluğu hüküm altına alınmıştır. Taraflar arasındaki ihtilaf konusu olan prim teşvikinden davacının yararlanıp yararlanmaycağının tespiti sonucunda, primi iade edecek veya primi tahsil edecek olan Kurum olduğu gözetilerek, işin esasına girilerek, davacının, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler kapsamında yararlanma şartlarını taşıyıp taşımadığı irdelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 07.03.2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.