3. Hukuk Dairesi 2017/9367 E. , 2017/3183 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; davalı kiracının taşınmazı hasarlı olarak süresinden önce tahliye ettiğini, taşınmazı yeniden kiraya veremediklerini, tamirin uzun sürdüğünü belirterek 9.626 Tl hasar bedelinin, tamir ve makul süre kira alacağı üç aylık 4.500 TL nin tahsilini istemiştir.
Davalı vekili dilekçesinde, davacı ile yenileme sözleşmesi yaptıklarını ancak yeni işyeri bulunca ihtar gönderip 01.06.2013 tarihinde taşınmazı tahliye ettiklerini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 15 günlük makul süre kira alacağı 750 TL ve hasar bedeli 2.460 TL nin tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Davacı vekilinin makul süre kirasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Taraflar arasında düzenlenen 01.06.2013 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin özel şartlar 8. maddesinde "kiracının bir ay önceden haber vermek kaydıyla her zaman feshedebileceği" hükmüne yer verilmiştir. Tarafların serbest iradeleriyle kararlaştırılan bu koşullar geçerlidir ve tarafları bağlar. Taraflar arasında daha önceden 01.06.2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin yapılmış olduğu, davalı kiracının kiralananı 01.06.2013 tarihinde tahliye ettiği anlaşılmıştır. Kira sözleşmesinde kiralananın kira süresinin bitiminden önce tek taraflı bildirimde bulunmak suretiyle feshedilebileceğinin kararlaştırılması halinde, bu bildirimin sözleşmede belirtilen fesih süresine uygun olarak yapılması zorunludur. Kiracının bu ihbar şartına uymadan taşınmazı 01.06.2013 tarihinde tahliye ettiği anlaşılmaktadır. TBK.nın 325. maddesinde; "Kiracı, sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı geri verdiği taktirde, kira sözleşmesinden doğan borçları kiralananın benzer koşullarla kiraya
verilebileceği makul bir süre için devam eder. Kiracının bu sürenin geçmesinden önce kiraya verenden kabul etmesi beklenebilecek, ödeme gücüne sahip ve kira ilişkisini devralmaya hazır yeni bir kiracı bulunması halinde, kiracının kira sözleşmesinden doğan borçları sona erer" düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflar sözleşmenin özel 8. maddesinde makul süreyi “bir ay” olarak kararlaştırmışlardır. Mahkemece tahliye tarihinden itibaren sözleşmede kararlaştırılan bir aylık feshi ihbar süresinin yeniden kiraya vermek için gereken makul süre kabul edilerek davalı kiracının bir aylık makul süre kirasından sorumlu tutulması gerekirken, yazılı şekilde bilirkişi raporu doğrultusunda 15 günlük makul süre kira alacağına hükmedilmesi hatalıdır.
2-) Davacının hor kullanma tazminatına ilişkin temyizine gelince ; Kiraya veren davacı, 10.06.2013 tarihinde yaptırdıkları tespit dosyasında belirlenen hor kullanma tazminatı istemiştir. Mahkemece tespit dosyası ile belirlenen boya badana, mutfak tezgahı ve panoların sökülmesi gibi zararların tazmini için 2.460 TL nin tahsiline karar verilmiştir.
6098 Sayılı T.B.K.nun 316. (B.K.nun 256) maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı kanunun 334. (B.K.nun 266) maddesi gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür. Ancak kiracı sözleşmeye uygun olağan kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur. Davalının kiralananı kullandığı süre ve kullanma amacı gözetildiğinde olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranma ve eskimelerin olacağı kuşkusuzdur. Mahkemece hükme esas alınan tespit raporundaki 2.460 TL bedele ilişkin hasar kalemlerinin her biri için ayrı ayrı eski hale getirme bedeli mi, olağan kullanımdan mı yoksa hor kullanmadan mı kaynaklandığına ilişkin değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, Yargıtay denetimine elverişli, konusundan uzman bilirkişiden davacının iddia ettiği hasarın olağan kullanımdan mı yoksa hor kullanmadan mı kaynaklandığına ilişkin rapor alınması, sözleşmenin 3. maddesinde kiracının izinsiz tadilat yapamayacağı hususu da gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi, ayrıca davacı tarafça onarım süresine ihtiyaç duyulduğu belirtilerek onarım süresi kira bedeli talep edildiği dikkate alınarak, onarım süresi kadar kira alacağının hesaplanıp hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeyle hazırlanmış olan bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.