3. Hukuk Dairesi 2016/8974 E. , 2017/3214 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; hissedarı ve yöneticisi bulunduğu dava dışı .... adına ticari fâaliyette bulunduğu işyeri ile ilgili olarak şahsı adına davalı şirketle abonelik sözleşmesi imzaladığını, şirketin kısa bir süre işyerini kullandıktan sonra kiraya veren tarafından işyerinden tahliye edildiğini, kiralananın 20/05/1996 tarihinde kiralayana teslim edildiğini, bu tarihten sonra taşınmazın başkalarına kiralandığını, davalı şirketin bu tarihten sonra ödenmeyen elektrik tüketim bedelini istediğini, abonelik sözleşmesinin üzerinde olmasının elektriği kendisi tarafından tüketildiği ve sorumlu olacağı sonucunu doğurmayacağını, kullanmadığı elektrik bedellerinden sorumlu olmadığını belirterek, borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı; abonelik sözleşmesini fesh etmeyen davacının tüketilen elektrik bedelinden sorumlu olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece 12.12.2007 tarih ve 2007/447 E. 2007/996 K. sayılı karar ile davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 07.04.2011 tarih ve 2010/9547 E. 2011/4588 K. sayılı ilamı ile "... davacı davalı idarenin borca rağmen elektriği kesmediğini ileri sürerek dava açmış olmakla davalı eylemine itiraz etmiştir. Bu durumda mahkemece elektrik tüketim döneminde yürürlükte olan mevzuat hükümleri ve davacının rapora itirazları gözetilmek suretiyle bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna uygun bir karar vermesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece 09.04.2013 tarih ve 2011/590 E. 2013/374 K. sayılı karar ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 15.01.2014 tarih ve 2013/16514 E. 2014/278 K. sayılı ilamı ile "... dosyanın yeniden bilirkişiye tevdi ile dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan Elektrik Tarifelerinin ilgili maddeleri
uyarınca; davalının normal tüketim bedelinin aslından (ana borçtan) her halükarda sorumlu olduğu, Yönetmelik gereğince elektriğin kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi bu tarihe kadar olan borcun tamamının hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davalının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bununda ancak davacı için gecikme zammı ve faizden muafiyetini sağlayacağı nazara alınarak bilirkişiden rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir. Dairemizin anılan bozma ilamı sonrasında, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece; ""... bilirkişi raporunda elektriği kesmesi gereken 31/12/1999 günü olduğu, bu tarih baz alındığında yapılan asıl alacak ve gecikme faizi hesaplaması hususunun uygun olduğu, icra takibine konu asıl alacak miktarının 836,31 TL olduğu, icra takibinin bilirkişice hesaplanan asıl alacak miktarının 836,71 TL olduğu, davacının borç miktarını gecikme faiziyle beraber hesapladığı..."" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay"ın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme, uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi; hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.(Aynı yönde ...nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları).
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakacak olursak, yerel mahkeme bozma kararına uymakla birlikte bozma gereğini yerine getirmemiştir. Zira; Dairemizin bozma ilamında davacının ana borçtan her halükarda sorumlu olduğu, bununla birlikte elektriğin kesilmesi gereken tarihten sonraki dönem için ise davalının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bunun da ancak davacı için gecikme zammı ve faizden muafiyetini
sağlayacağı nazara alınarak bilirkişiden rapor alınarak karar verilmesi gerektiği belirtildiği ve mahkemece bozma ilamı doğrultusunda bilirkişi raporu alınmıştır. Elektrik Elektronik Fakültesi öğretim üyesi tarafından hazırlanan raporda; yönetmeliğe göre elektriğin kesilmesi gereken tarihin 31.12.1999 olduğu tespit edilmiş, gecikme faizi uygulanması gerektiği, kesilmesi gereken dönem öncesi iki fatura olduğu belirtilmiş, buna göre iki fatura için 5,59 TL gecikme zammı, 1,01 TL KDV ve 836,71 TL asıl alacak olma üzere toplam borcun 843,31 TL olduğu belirtilmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece bozma ilamına uygun olarak hazırlanan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.