3. Hukuk Dairesi 2016/14760 E. , 2017/3232 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması ve alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesinde; davalı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, davalı lehine 100 USD yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, davalının 1999 yılı ve 2005 yıllarında tekrar evlilik yaptığından bahisle 2006-2014 arası yoksulluk nafakasının ödenmesi için başlatılan icra takibinin dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına, davalının evlilik yaptığı tarihten itibaren yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ve evlendiği tarihten itibaren ödediği bedellerin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; müvekkilinin adresinin Şişli olduğunu belirterek, davanın İstanbul Adliyesinde açılması gerektiğinden bahisle yetki itirazında bulunmuş; esası bakımından da, davacının dava açmakta hukuki yararının olmadığını; müvekkilinin nüfus kaydının celbedilmesi sonrası nafakanın kendiliğinden kaldırılmasının mümkün olacağını savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacı vekilinin yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin talebinin kabulü ile davalı lehine hükmolunan aylık 6 TL yoksulluk nafakasının TMK 176/3 maddesi gereğince davalının yeniden evlendiği 24.07.1999 tarihinden itibaren kalkmış sayıldığının tespitine; davalıya evlendiği tarihten sonra ödenen yoksulluk nafakalarının iadesine yönelik talep bakımından mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde dosyanın bu talep yönünden tefrik edilerek görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2)6100 Sayılı HMK"nın 114/1-h maddesi uyarınca açılan davada hukuki yarar bulunması dava şartlarından olup, aynı kanunun 115. Maddesi gereğince mahkemenin
dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırması gerekli olup; bulunmadığında ise, aynı kanunun 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar vermesi gerekir.
Davacının bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmalıdır. Buna, hukuki koruma (himaye) ihtiyacı da denir. Yani davacının mahkemeden hukuki koruma istemesinde korunmaya değer bir yararı olmalıdır.
Davacının dava hakkına sahip olması dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekir. Dava hakkı, hukuki yarar ile sınırlıdır. Dava açmakta hukuki yararı olmayan kişi, Devletin mahkemelerini gereksiz yere uğraştıramaz.
Hukuki yarar dava şartıdır. Mahkeme, dava şartlarını re"sen incelemekle yükümlüdür. Bilindiği gibi bir davanın dinlenebilmesi (esasına girilebilmesi) için gerekli şartlarından birisi de, davacının o davayı açmakta hukuki yararı bulunmasıdır. Aksi halde, yani dava açılmasında korunmaya değer bir hukuki yarar yok ise, davanın bu yönden ve esasa girilmeden reddi gerekir.
Somut olayda ise; davacı tarafından kaldırılması istenen yoksulluk nafakası 24.07.1999 tarihinde davalının başka birisiyle evlendiğinden dolayı kendiliğinden ortadan kalkacak olması nedeniyle; sona ermiş bulunan nafakanın kaldırılmasında davacının hukuki yararı yoktur. Hukuki yarar dava şartıdır. Mahkemece, "davanın açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, davacının yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi yönünden; yoksulluk nafakasının 24.09.1999 tarihinden itibaren kalkmış sayıldığının tespitine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3)4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve yargılama Usullerine Dair Kanun’un 4.maddesi uyarınca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabı ile (3.kısım hariç) 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun kapsamındaki aile hukukundan doğan dava ve işler Aile Mahkemesinde görülür.
İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tesbit (ve istirdat) davası genel hükümlere tabidir. İcra ve İflas Kanununda göreve ilişkin özel bir hüküm öngörülmemiştir.
Davada; davacı, davalının evlendiği tarihten itibaren ödediği nafaka bedellerinin istirdadını talep etmektedir. Borcun, TMK’nun 176 maddesinde belirtilen yoksulluk nafakasının kalkmasından kaynaklandığı ve dolayısı ile “Aile Hukukuna” ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır. Borç, Aile Hukukundan (nafaka yükümlülüğünden) doğduğuna göre; açılan bu davanın 4787 sayılı kanunun 4.maddesi gereğince, Aile Mahkemesinde bakılması gerekmektedir.Mahkemece, davacının istirdat talebiyle ilgili görevsizlik kararı verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı yararına, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.