19. Hukuk Dairesi 2019/2957 E. , 2019/4845 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, davacı ile dava dışı ... Ltd. Şti. arasında imzalanan 23/12/2005 tarihli 50.000,00 TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesini davalıların müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, aynı tarihte genel kredi sözleşmesinin eki ve ayrılmaz parçası niteliğindeki şirket kredi kartı başvuru formu ve sözleşmesinin de şirket yetkilisi olan davalı ... tarafından imzalandığını, bu sözleşmeler gereği davalıların şirket ortakları ve yetkilisi olarak hamili oldukları kredi kartları aracılığıyla şirkete kredi kullandırıldığını, borcun ödenmemesi üzerine ihtarname gönderildiğini, akabinde alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalıların itirazının haksız olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 13.000,00 TL asıl alacak, 2.000,00 TL işlemiş faiz ve 100,00 TL BMSV, asıl alacağa dava tarihinden itibaren merkez bankası tarafından açıklanan değişen oranlarda faiz uygulanmasına ve faizin %5 BMSV"si ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 20/05/2015 dilekçesi ile de davayı ıslah ettiklerini, 27.969,40 TL asıl alacak, 17.140,60 TL işlemiş faiz ve 857,03 TL BMSV, asıl alacağa dava tarihinden itibaren merkez bankası tarafından açıklanan değişen oranlarda faiz uygulamasına ve faizin %5 BMSV"si ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini belirtmiştir.
Davalı ... vekili, davalının dava dışı ... Ltd. Şti."ndeki hisselerini 2011 yılında devrettiğini, davalının şirket ortağı olmadığı bir dönemdeki borçla ilgisinin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ..., 2006 yılında ... Ltd. Şti."ndeki hisselerini devrettiğini, dava konusu borcun ise devirden yaklaşık 5 yıl sonra oluşan bir borç olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalıların asıl borçlu şirketteki hissedarlıklarının devir suretiyle sona ermesinin bankaya karşı genel kredi sözleşmesine kefaletlerinden doğan borçlarının da sona ermesini gerektirmediği, kefalet borçlarının şirket ortaklığından bağımsız olarak kurulduğu ve geçerli olduğundan aksi yöndeki davalı savunmasına itibar edilmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 27.969,40 TL asıl alacak, 17.140,40 TL faiz ve 857,03 TL BMSV olmak üzere toplam 45.967,04 TL alacağın tahsilde tekerrür olmamak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, asıl alacağa dava tarihinden itibaren avans faizi ve faizin % 5"i oranında BMSV uygulanmasına karar verilmiş, hüküm, davalı ... vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 2015/15490 esas ve 2016/5018 karar sayılı ve 21/03/2016 tarihli ilamında yer alan “Davalı ..., davacı banka ile dava dışı ... Ltd. Şti. arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzalamıştır. Dava konusu borcun ise, davalının imzası bulunmayan şirket kredi kartı başvuru formu ve sözleşmesinden kaynaklandığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Davalı kefilin, kefil olarak imzalamadığı sözleşmeden doğan borçtan sorumlu tutulması doğru değildir. Mahkemece, bu yön gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davaya konu alacağın taraflar arasındaki kredi kartı başvuru formu ve sözleşmesinden kaynaklandığı bu sözleşmeyi davalının imzalamadığı, bu nedenle kredi kartından kaynaklanan borçtan davalının sorumlu tutulamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizce verilen 21.03.2016 tarihli bozma ilamına konu ilk derece mahkemesi kararı davalılardan sadece ... vekili tarafından temyiz edilmiş, diğer davalı ... tarafından temyiz edilmemiştir. Dairemizce de ilk derece mahkemesinin kararı, temyiz eden ... lehine bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra her iki davalı yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddine,
2-Mahkemenin ilk kararı davalı ... tarafından temyiz edilmediği için davacı yararına kazanılmış hak doğmuştur. Bu itibarla bozmadan sonra yeniden verilen kararda, davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davacının kazanılmış hakkını dikkate almadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 21/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.