1. Ceza Dairesi 2014/1621 E. , 2014/3469 K.
"İçtihat Metni"Kasten yaralama suçundan müşteki sanık ..."un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/1, 86/3-e, 87/1-c, 87/1-son ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair... Ağır Ceza Mahkemesinin 09/12/2010 tarihli ve 2010/11 esas, 2010/393 sayılı kararının Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 01/11/2011 tarihli ve 2011/6336 esas, 2011/6456 sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmesini müteakip, sanık vekili tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin aynı Mahkemenin 02/02/2012 tarihli ve 2012/88 değişik iş sayılı kararına yapılan itirazın keza reddine dair ...Ağır Ceza Mahkemesinin 16/03/2012 tarihli ve 2012/323 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, adı geçen sanığın mağdur sanık ..."ye yönelik bıçakla yaralama eylemi nedeniyle mahkumiyetine karar verilerek yargılamanın yenilenmesi talebinin de reddedildiği anlaşılmışsa da, yargılama aşamasında verilen ilk karar olan... Ağır Ceza Mahkemesinin 19/02/2008 tarihli ve 2007/3 esas, 2008/23 sayılı kararında sanık ... hakkında ..."ye yönelik öldürmeye teşebbüs suçlamasından beraat hükmü verildiği, ancak bu kararın Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 02/12/2009 tarihli ve 2008/10739 esas, 2009/7393 sayılı ilamı ile bozularak sanık ..."in ..."i yaralama eyleminin sabit olduğunun belirtildiği ve ...’in yaralanmasının niteliğine göre, sanık ...’in hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin bildirildiği, bunun üzerine... Ağır Ceza Mahkemesince başlanılan yeni yargılama esnasında alınan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 30/07/2010 tarihli ve 4542 sayılı raporunda mağdur sanık ...’in yaralanmalarının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte hafif olduğu ancak yüzde sabit ize neden olduğunun bildirildiği ve bu rapora istinaden sanık ... hakkında bıçakla nitelikli yaralama suçundan hüküm kurulduğu anlaşılmakla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesinde hangi hallerde hükümlünün lehine yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebileceğinin sayıldığı, somut olayda Yargıtay bozma ilamında sanık ...’in mağdur sanık ..."i yaralama eyleminin sabit olduğunun bildirildiği ve yaralanmanın niteliğinin tespit edilmesi gerektiğinin bildirildiği, sanığın mahkumiyetine esas alman 30/07/2010 tarihli Adlî Tıp Raporunda da belirtildiği üzere mağdur sanık ..."in vücudunun çeşitli yerlerinde birden fazla yaralanmasının bulunduğu, söz konusu Adli Tıp Raporunda mağdurun yaralanmalarının tamamının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte hafif
olduğunun bildirildiği, bununla birlikte yüz kısmında alnında yer alan yaralanmanın ise sabit iz niteliğinde olduğunun tespit edildiği, dosya kapsamına göre yargılama konusu olayın iki taraf arasında meydana gelen kavgaya ilişkin olduğu, kavgada bir tarafta müşteki sanık ... ile maktul abisi ... ... ve ... ..."un, diğer tarafta da mağdur sanık ... ve diğer dört sanığın yer aldığı, mağdur sanık ..."in bacağında yer alan yaralanmaların sanık ... tarafından savunma amacıyla meydana getirildiğinin sanık vekilince de kabul edildiği ancak ..."in yüzünde meydana gelen yaralanmanın ise ..."in kasten öldürdüğü maktul ... tarafından elinde bulunan satırla meydana getirilmiş olduğu, bu hususun 01/12/2006 tarihli teşhis tutanağında bizzat mağdur sanık ... tarafından ifade edildiği ve 01/02/2007 tarihli duruşmada da tekrar edildiği, yine kavgada karşı tarafta olan ..."nın 31/10/2006 tarihli teşhis tutanağında kavga esnasında elinde bıçak olan kişinin sanık ... olduğunu, elinde satır olan kişinin ise başka biri olduğunu beyan ettiği, ancak mahkeme tarafından sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan hüküm kurulurken Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda mağdur ..."in yaralanmalarının kim tarafından meydana getirildiği hakkında bir değerlendirme yapılmadan hüküm kurulduğu anlaşılmakla, sanık ... vekili tarafından ileri sürülen mağdur ..."in yüzünde sabit ize neden olan yaralanmanın maktul ... tarafından meydana getirilmiş olduğu iddiasının yargılama aşamasında değerlendirilmediği cihetle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 311. maddesi kapsamında yapılacak yeni değerlendirme sonucunda ortaya çıkacak delillerin sanık lehine kabule değer olabileceği gözetilerek itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu ... Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 27.12.2013 gün ve 94660652-105-72-7389- 2013/19635/79313 sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut dosya Dairemize gönderilmekle, gereği konuşulup, düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
Dosya kapsamından;
a- Sanık ...’un 25.10.2006 tarihinde işlemiş olduğu mağdur ...’yü kasten silahla yaralama eyleminden dolayı TCK.nun 81/1, 35, 29, 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile... Cumhuriyet Başsavcılığının 15.04.2007 tarihli, 2007/37 iddia nolu iddianamesi ile kamu davası açıldığı, aynı mağdura yönelik eylem nedeniyle... Cumhuriyet Başsavcılığının 18.05.2007 tarihli ve 2007/37 iddia nolu ek iddianamesi ile ... ... hakkında TCK.nun 81/1, 35, 29, 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı,
b-... Ağır Ceza Mahkemesinin 19.02.2008 tarihli, esas 2007/3, karar 2008/23 sayılı kararı ile sanıklar ... ve ...’in atılı suçu işlediklerinin sabit olmaması nedeniyle beraatlerine karar verildiği, bu kararın mağdur müdahil ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 02.12.2009 tarihli, esas 2008/10739, karar 2009/7393 sayılı ilamı ile sanık ... hakkında kurulan beraat hükmünün onanmasına, sanık ... hakkında kurulan beraat hükmünün ise “mağdur ...’in aşamalarda değişmeyen anlatımlarında, kavga sırasında kendisini sanık ...’in sağ bacağından bıçakla yaraladığını belirterek 31.10.2006 tarihli teşhis tutanağında sanığı teşhis etmesi karşısında, sanığın eyleminin sübut bulduğundan, mağdur ...’e ait tüm tıbbi belgeler ile film ve grafilerin dosya ile birlikte Adli Tıp Kurumuna gönderilerek, mağdurdaki her bir yaralanmanın ayrı ayrı büyük damar, sinir ve iç organ yaralanmasına, mağdurun hayati tehlike geçirmesine neden olup olmadığı, kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisinin derecesi hususlarında rapor alınıp, değerlendirildikten sonra sonucuna göre sanık ...’in hukuki durumunun belirlenmesi yerine oluşa ve dosya kapsamındaki delillere uygun olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraatine karar verilmesi” gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği,
c- Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, sanığın, mağdur ...’i yüzünde sabit iz kalacak şekilde yaraladığı kabul edilerek TCK.nun 86/1,3-e, 87/1-c, 87/1-son, 62. maddeleri uyarınca sonuç olarak 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın sanık müdafii tarafından sebepsiz olarak temyiz edildiği, yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 01.11.2011 tarihli, esas 2011/6336, karar 2011/6456 sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği,
d- Sanık müdafiinin 20.01.20012 tarihli dilekçe ile “mağdur ...’in yüzünde sabit ize neden olan yaralanmanın sanık tarafından gerçekleştirilmediği, mağdurun ifadesinde ve teşhis tutanağında, sanık ...’in bacağına bıçakla vurup yaralayan kişi olduğunu, yüzüne satırla vuranın maktül olduğunu beyan ettiğini, mahkemenin de gerekçeli kararında maktülün elinde satır olduğunu kabul ettiği halde sanık ...’i yüzde sabit ize neden olacak şekilde yaralama suçundan sorumlu tutup, cezalandırmasının doğru olmadığı” gerekçesiyle, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin onama kararına karşı itiraz kanun yoluna gidilmesi amacıyla yaptığı müracaatının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 03.05.2012 tarihli ve 2012/111109 sayılı yazı ile “hükmün esasına etkili bir hususun inceleme dışı bırakılmadığı dikkate alınarak” itiraz yoluna gidilmediğinin sanık ... müdafiine bildirildiği,
e- Sanık müdafiinin 17.01.20013 tarihli dilekçe ile tekrar aynı hususlardan bahsederek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin onama kararına karşı itiraz kanun yoluna
gidilmesi amacıyla yaptığı müracaatının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 25.032013 tarihli ve 2013/47148 sayılı yazı ile “hükmün esasına etkili bir hususun inceleme dışı bırakılmadığı dikkate alınarak” itiraz yoluna gidilmediğinin sanık ... müdafiine bildirildiği,
f- Sanık müdafiinin 20.01.2012 tarihli dilekçe ile mağdur ...’in yaralanması olayında kullanılan satır üzerinde tespit edilen izin sanık ...’e ait olup olmadığı yönünde yargılama aşamasında herhangi bir araştırma yapılmadığı gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunduğu,
g-... Ağır Ceza Mahkemesinin dosya üzerinde yaptığı inceleme sonunda 02.02.2012 tarihli ve 2012/88 değişik iş sayılı kararı ile yargılamanın yenilenmesi istemini kabule değer görmeyerek reddine karar verdiği, bu ret kararına karşı sanık müdafiinin yaptığı itirazın da ... Ağır Ceza Mahkemesinin 16.03.2012 tarihli ve 2012/323 değişik iş sayılı kararı ile reddine karar verildiği ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bu karara karşı Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozma isteminde bulunulduğu, anlaşılmıştır.
HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unun 311. maddesinin 1. fıkrasının e bendinde “...yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkum edilmesini gerektirecek nitelikte...” olmasının, yargılamanın yenilenmesinin koşulu olduğu öngörülmüştür.
Yeni olaylar veya delillerin hükmün verildiği anda mahkemece bilinmemesi gerekir. Yargılama aşamasında bilinen olayları veya tanıkları “yeni delil veya yeni olaylar” türünden saymak olanaksızdır. Bu olgunun, davanın sürelerince ve yargılamayı yapan mahkemece bilinmemesi, tespit edilememesi zorunludur, “yeni olaylar veya yeni deliller” söz konusu değil ise, hükümlü yararına yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden bahsetmek yasa koyucunun amacına ve yasanın özüne uygun düşmeyecektir.
Bilindiği gibi, yargılamanın reddine ilişkin karara karşı yapılan itirazın inceleme merciince reddedilmesi halinde; verilen karar kesindir. (CMK.319/3)
Temyiz incelemesi yapılmaksızın kesinleşen karar veya hükümlere karşı “kanun yararına bozma” isteminde bulunulabileceği öngörülmüştür. (CMK.309/1)
İleri sürülen nedenler yerinde görülür ise kesinleşen karar veya hüküm kanun yararına bozulur (CMK.309/3)
Bozma nedenleri: CMK.nun 223. maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, gerekli inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra yeniden karar verilir. (CMK.309/4-a)
Bozma nedenleri; mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz. (CMK.309/4-b)
Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay’ın ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilir. (CMK.309/4-d)
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; sanık ... hakkında kasten silahla yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün temyizden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Sanığın “yeni delil” dediği hususlar, ilk kez ortaya çıkan delil niteliğinde değillerdir. Mahkeme hükme varmak için topladığı delilleri yeterli görüp, takdir ederek kararını vermiştir.
Sanık müdafiinin kesin hükümden dönülmesini gerektirecek ve yeniden yargılama yapılmasını haklı gösterecek nitelikte, ciddiyette yeni deliller ileri sürmediği anlaşılmaktadır.
Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan hüküm kurulurken sanık ... müdafii tarafından ileri sürülen “mağdur ..."in yüzünde sabit ize neden olan yaralanmanın maktul ... tarafından meydana getirilmiş olduğu İddiasının yargılama aşamasında değerlendirilmediği ve olayda kullanılan satır üzerindeki izin maktül, sanık ... yada bir başkasına ait olup olmadığı yönünde herhangi bir araştırma yapılmadığına” ilişkin iddialarının yeni delil ve olay niteliğinde kabul edilmesi mümkün değil ise de 02.12.2009 tarihli, esas 2008/10739, karar 2009/7393 sayılı bozma ilamı içeriği dikkate alındığında itiraz yasa yoluna gidilmesini gerektirecek nitelikte olduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tahrik edilmek suretiyle itiraz yasa yolunun işletilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir.
Bütün bu saptamaların ışığında; hükümlünün, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 311/1-e madde fıkrasında belirtilen “yeni olaylar veya yeni kanıtlar” ortaya koyamadığı anlaşıldığından, “Kanun Yararına Bozma” (CMK.309/1) cihetine gidilmemiştir.
SONUÇ VE KARAR:
Bu nedenlerle;... Ağır Ceza Mahkemesinin 02.02.2012 tarihli ve 2012/88 Değişik İş sayılı yargılamanın yenilenmesi talebinin CMK.nun 311. maddesinde belirtilen sebepler bulunmadığından ve kabule şayan bir husus olmadığından reddine dair karara karşı yapılan itirazı inceleyen ve itirazın reddine karar veren ... Ağır Ceza Mahkemesinin 16.03.2012 tarihli ve 2012/323
Değişik İş sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan; haklı nedenlere dayanmayan “Kanun Yararına Bozma” isteminin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10/06/2014 gününde oybirliği ile karar verildi.