3. Hukuk Dairesi 2016/14872 E. , 2017/3644 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile boşandıklarını, bu hükümle davalı lehine yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, ancak davalının resmi kurumda çalışmaya başladığını belirterek, hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; kendisinin resmi kurumda çalışmadığını, resmi kurumla anlaşmalı olan temizlik şirketinde çalışmaya başladığını, aldığı yoksulluk nafakasını da öğrenci olan kızı için harcadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, Şefaatli Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.10.2002/227-208 sayılı kararı ile verilen aylık 200,00 TL yoksulluk nafakasının davalının işte çalışmış olmaya başlaması nedeni ile dava tarihi olan 08/12/2015 tarihinden itibaren kaldırılmasına, karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir.
TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu"nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası
bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (...07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda, ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Dosyanın incelenmesinde; tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmalarına göre; davacının emekli olduğu, 1200 TL aylık aldığı, kendisine ait evde oturduğu, yeniden evlendiği, bu evlilikten iki çocuğu olduğu; davalının ise taşeron firmada temizlik işçisi olarak asgari ücretle çalıştığı, aylık 500 TL kirada oturduğu anlaşılmıştır.
Somut olayımızda; davalının, taşeron firmada çalışmaya başladığı iş, her an için sona erdirilebilecek bir iş olup, sabit bir iş değildir. Geçici işlerde çalışmak yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Davalının günümüz ekonomik koşullarında aldığı nafaka ile geçinmesi mümkün olmadığına göre; işe girip çalışması zorunluluk arzetmektedir.
Bu nedenle; asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmayacağı, ancak kaldırma talebinin azaltma talebini de içermekte olduğu, bu durumun nafaka miktarının indirilmesinde etken olarak dikkate alınacağı hususu gözetilmeksizin, davanın tümden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, TMK"nın 4.maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince, nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar vermek olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.