3. Hukuk Dairesi 2016/6546 E. , 2017/3657 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; Dumanlar Köyü 50 parsel sayılı taşınmazı 26.07.2009 tarihli harici satış sözleşmesiyle 43.800 TL bedel karşılığında davalıdan satın aldığını ve bedelini ödediğini, bir süre sonra yaptığını araştırmada taşınmazı dava dışı 3.kişiye tapuda devrettiğini öğrendiğini belirterek, sebepsiz zenginleşen davalıdan şimdilik 43.800 TL"nin faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin dava konusu taşınmaz davalık olduğu için tapusunu sorun çözülünce vereceğini, davacının bu hususu kabul ettiğini, ancak ödemeyi tapu sorunu çözülünce yapacağını beyan ettiğini, davacıdan herhangi bir şekilde nakit para, çek, bono v.s ödeme almadığını, esasen 23.000 TL"ye anlaştıklarını, taşınmaz bedelinin tapu sorunu çözüldüğünde ödeneceğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacıların davalıya bedel ödediğine dair soyut iddialardan başka, hiçbir somut delil ibraz olunamadığından, davanın reddine karar verilmiş, hükmün taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Dairemizin 2014/4068 E., 2014/11734 K. sayılı kararı ile özetle; "..taraflar arasındaki harici satış sözleşmesinde taşınmaz bedeline ve bu bedelin davalıya ödendiğine ilişkin hiçbir ibare bulunmamaktadır. Davacı satış bedelinin davalıya ödendiğini iddia etmiş, davalı ise bedel ödenmediğini savunmuştur. Bu bağlamda, ispat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer. Davacı, ödenen bedele ilişkin olarak bir kısım ödemelerin davalıya ciro edilen çek ile yapıldığını ileri sürmüştür. Davalı, sözleşmeye ilişkin davacıdan hiçbir çek senet almadığını, aralarında hiçbir ekonomik ilişki bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece; davacı tarafından, davalıya ciro edilen ve keşidecisi dava dışı şahıs olan 29.10.2009 vadeli 10.000 TL bedelli çeke ilişkin, bankanın verdiği cevapta çek bedelinin ödendiği belirtilerek, çek fotokopisi ve ilgili belgeler eklenmiş olup, çek bedelinin davalıya ödendiği anlaşılmaktadır. Davalı, buna bir itirazda bulunmadığı gibi bu bedelin başka bir alacaktan kaynaklandığını ispat edememiştir. Bu
.
durum karşısında, taşınmaz satış bedeline ilişkin davacı tarafından davalıya 10.000 TL ödendiğinin kabulü gerekir. Davacı, bunun dışında kalan satış bedeline ilişkin ödeme iddiasını yazılı delille ispat edememiştir. Ancak, dava dilekçesinde "her türlü yasal delil" sözüyle yemin deliline de dayanılmış olduğundan davacıya kalan satış bedelinin ödendiğine dair iddia bakımından davalıya yemin teklif etme hakkının bulunduğu hatırlatılarak, ortaya çıkacak uygun hukuksal sonuç çerçevesinde hüküm kurulması" gerektiğinden bozulmuş, davalı tarafın karar düzeltme talebi Dairemizin 2015/6573 E., 2015/12135 K. kararı ile reddedilmiştir.
Mahkemece, uyulan bozma kararı gereği, davacı asilin yemin teklif etme hakkını kullanmayacağını beyan etmesi üzerine, davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 TL alacağın ödeme tarihi olan 02/11/2009 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş, hüküm süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Somut olayda uyuşmazlık, taraflar arasında akdedilen harici satış sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, sebepsiz zenginleşmeden doğan bir alacağa faiz yürütülebilmesi için borçlunun bir ihtar ya da dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi zorunludur. (818 sayılı BK 101/1, 6098 sayılı TBK 117/1) Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; davalının, dava açılmadan önce temerrüde düşürüldüğüne dair belge bulunmadığından, davalının dava tarihinden itibaren temerrüde düştüğü kabul edilmek suretiyle, dava tarihinden itibaren alacağa faiz işletilmesi yönünde karar verilmesi gerekirken, ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmesi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenlerle davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle temyiz olunan hükmün 1. bendinde yer alan "ödeme tarihi olan 02/11/2009" ifadesinin çıkartılarak yerine ""dava tarihi olan 16/05/2011" ifadesinin yazılması sureti ile hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.