1. Hukuk Dairesi 2015/1977 E. , 2017/7443 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil - tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalılar ve davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ..."ın maliki olduğu 747, 434, 1265, 153, 189, 1417, 1511, 370 ve 368 parsel sayılı taşınmazları davalılara satış suretiyle devrettiğini, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile tescile, aksi takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, mirasbırakan ..."ın hacca gitmek için çekişmeli taşınmazları sattığını, ayrıca vasiyetname yoluyla geriye kalan taşınmazlarını da paylaştırdığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, mirasbırakanın sadece davalı çocuklarına taşınmaz temlik ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın maliki olduğu 747 parsel sayılı taşınmazını 1/3’er paylarla davalı oğulları...’ya 08.09.1983 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, aynı taşınmazın 1/3 payını davalı ...’in diğer davalı ...’ye 22.10.1999 tarihinde sattığı, 434 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan tarafından davalı oğlu ...’e 03.03.1987 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği, 1265 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu ...’e 25.04.2000 tarihinde satış suretiyle, 153 parsel sayılı taşınmazını 20.04.1987 tarihinde davalı oğlu ...’e satış suretiyle temlik edildiği, taşınmazı davalı ...’in 04.01.2008 tarihinde diğer davalı kardeşi ...’ya sattığı, 189 parsel sayılı taşınmazı mirasbırakanın 13.05.1988 tarihinde davalı oğlu ...’e satış suretiyle temlik ettiği, 1417 parsel sayılı taşınmazı 04.03.1987 tarihinde davalı oğlu ...’e satış suretiyle temlik ettiği, 1511 parsel
sayılı taşınmazı 21.01.1987 tarihinde davalı oğlu ...’e satuş suretiyle temlik edildiği, mirasbırakanın paydaşı olduğu 370 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını 03.03.1987 tarihinde davalı oğlu ...’e satış suretiyle temlik ettiği, ...’in de payını 20.04.1987 tarihinde diğer davalı kardeşi ...’ya satış işleminden temlik ettiği, mirasbırakanın paydaşı olduğu 368 parsel sayılı taşınmazdaki 15/16 payını davalı oğlu ...’ya 03.03.1987 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakan ...’ın 22.02.2008 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı kızı Sultan, davalı oğulları ..., ... ve ..., davalı kızı ..., dava dışı kızları ..., ... ve dava dışı eşi ...’nin kaldığı kayden sabittir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu" nun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237 (818 s. Borçlar Kanunu"nun (BK) 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, mirasbırakan ...’ın ... Noterliği’nde düzenlenen 1922 yevmiye numaralı 01.05.1995 tarihli vasiyetnamesi ile maliki olduğu 1265,1330,1882 parsel sayılı taşınmazlar ile tapusu olmayan bir adet taşınmazını daha dava dışı eşi ...’ye, 238, 227, 1408 parsel sayılı taşınmazları dava dışı kızı ...’e, 831, 857 parsel sayılı taşınmazları davalı oğlu ...’e, 261, 1049, 1461, 1392 parsel sayılı taşınmazları davalı kızı ...’ye, 1033, 361, 1030, 732,719 parsel sayılı taşınmazlar ile paydaşı olduğu 362 parsel sayılı taşınmazdaki 15/16 payını davalı oğlu ...’ya, 88, 1318 ve bir adet daha tapusuz taşınmazını dava dışı kızı ...’a, 645, 651, 1660, 1055 parsel sayılı taşınmazlar ile paydaşı olduğu 1082 parsel sayılı taşınmazda bulunan 12/17 payını davalı oğlu ...’e, 1039, 403, 574 parsel sayılı taşınmazları dava dışı kızı ...’e ve paydaşı olduğu 769 parsel sayılı taşınmazdaki 2/3 payını müştereken kızları ...’e vasiyet ettiği, ... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 19.02.2014 tarihli cevabından vasiyetnamenin açılıp okunmadığı ancak Mahkemece 24.09.2014 tarihli 26. oturumda vasiyetnamenin ifası için mahkemesine ihbarına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, vasiyetnamenin açılarak okunduğunun belirlenmesi, vasiyetnamenin iptali yönünde dava açılıp açılmadığının saptanması, bundan sonra davalıların denkleştirme savunması da dikkate alınarak yukarıdaki ilkeler uyarınca mirasbırakan tarafından gerçekleştirilen temliklerde paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması gerekirken eksik araştırma ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Bir kısım davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yerolmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.