3. Hukuk Dairesi 2015/18158 E. , 2017/3919 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davalının ... ili, ... İlçesi, ... Köyü, ... boğazı mevkii, 177 ve 179 nolu parsel nolu taşınmazlardaki 1/12"şer hissesini müvekkilinin davalıdan 59.500 TL bedel ile satın aldığını, bu satış bedelinin 40.000 TL"lik kısmını 34 UM 5650 plakalı araçla ,bakiye 19.500 TL ise nakit olarak davalıya ödendiğini, ancak bu satıştan sonra davacıya açılan şufa davası sonucu ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2012/576 esas 2013/636 karar sayılı ilamı ile bu taşınmazların ön alım hakkını kullanan hissedar adına tescil edildiğini, mahkeme tarafından şufa bedeli olarak 2500 TL takdir edildiğini, bu durumda davalının 57.000 TL tutarında haksız zenginleştiğini ileri sürerek 57.000 TL"nin ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 23/07/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili,açılan davanın haksız olduğunu, müvekkilinin davacıdan herhangi bir araç satın almadığını,, müvekkilinin söz konusu taşınmazların satışından kaynaklanan bedeli nakden almış olup nakden ödeme dışında iş bu taşınmazların satışı ile ilgili olarak araç satışı veya banka ödemesi yoluyla herhangi bir ödemenin gerçekleşmediğini, davacının bedelde muvazaa iddiasında bulunduğunu, davacının işlemin tarafı olduğunu, muvazaanın tarafı olan kişinin muvazaa iddiasında bulunamayacağını bu nedenle davanın reddini istemiştir.
Mahkemece,davanın kabulü ile 57.000,00 TL nin 23/07/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsline karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda,taraflar davalıya ait ... ili, ... İlçesi, ... Köyü, ... boğazı mevkii, 177 ve 179 nolu parsel nolu taşınmazlardaki 1/12 şer payın 59.500 TL ye davacıya satımı için sözlü olarak anlaşmış iseler de, 07.06.2011 tarihinde yapılan tapu devrinde her bir taşınmazın 1000 "er TL ye satımın gerçekleştiği, davalının da satım bedeli olarak sadece 2000 TL aldıklarını kabul ettikleri, açılan şufa davasında satım bedelinin 2500 TL olduğu kabul edilerek mahkemece harç ve masraflar ile 2.500 YTL nin şufa bedeli olarak ödenmesine karar verildiği görülmektedir.
Davacı, satım bedeli olarak 59.500 TL ödediğini, tapudaki bedelin kasten düşük gösterildiğini ileri sürerek aradaki farkın tahsili için iş bu alacak davasını açtığını bildirmektedir.
Davacının tapudaki bedeli düşük gösterme şeklinde gerçekleşen muvazaalı davranışından kaynaklanan zararı; yine bu davranıştan kendisi lehine sonuç çıkararak davalıdan istemiş olması hukuken korunamaz. Davacının bu eyleminin sonuçlarına katlanması gerekir.
Davacının zararı, harici sözleşme gereğince kararlaştırılan satış bedelinin ödenmesinden değil, tapudaki satış ve resmi senedin düzenlenmesi sırasında tapu masraflarından kaçınmaya yönelik eksik satış bedelinin bildirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Davacı tapudaki resmi kayıtlarda taşınmaz değerini düşük göstermekle, daha az tapu masrafı ve vergi ödemiş; bu yolla menfaat temin etmiştir. Davacının bu eyleminden dolayı kendi kusuru ile zarar gördüğü açıktır. Hukukun temel ilkelerine göre hiç kimse kendi kusurundan yine kendisi lehine sonuç çıkaramaz; dolayısıyla kendi kusuru ile sebebiyet verdiği zarara katlanmak zorundadır.
Diğer taraftan, kural olarak, muvazaalı işlemin tarafları birbirine karşı kendi muvazaasına dayanarak talepte bulunabilir, üçüncü kişilere karşı bu durumu ileri süremezler ise de, somut olayda olduğu gibi tapuda bedelin düşük gösterilmesi suretiyle yapılan muvazaa taraflar arasındaki muvazaa niteliğinde olmadığından bu tür bir muvazaaya dayanılarak talepte bulunulması olanaklı değildir.
Hal böyle olunca mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabule karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.