8. Hukuk Dairesi 2013/1375 E. , 2014/163 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Develi 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/11/2012
NUMARASI : 2009/526-2012/743
Y.. K.. ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Develi 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 15.11.2012 gün ve 526/743 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı kadastro çalışmaları sırasında 119 adadaki taşınmazın mera olarak sınırlandırıldığını, bu parsel içerisinde kalan taşınmazın bir kısmını üçüncü şahıstan satın aldığını, merayla bir ilgisinin bulunmadığını, 50-60 yıldan beri zilyet olduğunu açıklayarak mevkii ve sınırları gösterilen taşınmaz bölümü bakımından sınırlandırmanın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi 25.05.2010 tarihli yargılama oturumunda davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; "… mahkemece yapılan açık yargılama sonunda davacının iddiaları ve tüm dosya kapsamına göre 19.07.2012 tarihli duruşmada bir önceki celse 1 nolu ara kararı doğrultusunda keşif yapılacağının belirtildiğini, 19.03.2012 tarihli celsede mazeret olmadan keşif mahalline gidilmesi için Adliye koridorunda hazır bulunması ihtar edildiği, keşif gün ve saatinde herhangi bir müracaatın olmadığı, bu durumda davacının keşiften vazgeçilmiş sayılacağı ve davasını iptal edemediği anlaşıldığından keşif talebinin ve davanın reddine..." karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik, harici satın alma ve eklemeli zilyetlik hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesi gereğince açılan mera sınırlandırmasının kısmen iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Her şeyden önce verilen keşif ara kararlarının hukuki sonuçlarını doğurması için yöntemine uygun bir biçimde ara kararlarının alınmış olması gerekir. Yöntemine uygun bir şekilde verilecek keşif ara kararında keşif heyeti ile teknik ve uzman bilirkişilerin kimlikleri ve ücretleri, yerel bilirkişi ve tanıkların ne şekilde çağrılıp keşifte dinleneceği hususları ile bunlara ait ücretler ve keşif aracı için gereken ücret, mahkeme heyetinin ücreti ile birlikte tek tek bentler halinde ara kararlarında yer alması ve bu gereklerin yerine getirilmesi konusunda kesin süre verilmesi kesin sürenin doğuracağı hukuki sonuçlar konusunda, gerekli uyarının yapılması da ara kararında yer almış olması gereklidir.
Mahkemece, 25.05.2010 tarihli yargılama oturumunda hiç gerek olmadığı ve taşınmaz haritaya bağlandığı halde sırf parsel numarasının belirlenmesi amacıyla keşif gününün verildiği ve sadece bu amaçla keşfin yapıldığı onun dışında herhangi bir açıklamanın yer almadığı, 20.10.2011 tarihli yargılama oturumunda sadece keşif gününün belirlendiği ve mera konusunda uzman bilirkişilerin refakate alınmasında 1000 TL"nin davacı tarafça karşılanmasına denilmiş, bunun dışında yerel bilirkişi ve tanıkların ne şekilde dinleneceği konusunda yine bir açıklamaya yer verilmemiştir. 26.01.2012 tarihli yargılama oturumu kararıda benzer niteliktedir. En son keşif gününün belirlendiği 29.03.2012 tarihli yargılama oturumu ara kararında keşfin 20.06.2012 tarihinde yapılmasına, bilirkişilerin resen refakate alınmasına, davacının keşif gün ve saatinde adliye koridorunda hazır bulunmasına, aksi halde, keşfe dayalı delillerden vazgeçmiş sayılacağının davacı vekiline ihtarına, denilmiş ve müracaatın olmaması üzerinde keşfin yapılmadığı belirlenmiş, ancak 20.06.2012 tarihli keşfin yapılmadığına dair tutanağın tutulduğu, diğer keşif günlerinin belirlendiği, ancak keşiflerin yapılmadığına ilişkin herhangi bir tutanağın tutulmadığı belirlenmiştir.
Bundan ayrı 24.12.2009 tarihli ara kararının bir nolu bendi gereğince, davacıya ve davalı temsilcisine delillerini bir dahaki celseye kadar bildirmesi konusunda süre verilmesine denilmiş ancak herhangi bir uyarıda bulunmamıştır. Gerek keşif gerekse delil bildirmek için verilen ara kararlarının usulüne uygun kesin süre içermemesi ve uyarının yapılmaması nedeniyle yöntemine uygun bir biçimde verildiği söylenemez.
Öte yandan, yapılan keşifte teknik bilirkişi raporuna göre dava konusu yapılan taşınmazın 119 ada 423 numaralı mera parseli olduğu, bu parsel içerisinde davacının haricen satın aldığı yer bakımından mera sınırlandırmasının iptalini istediği anlaşılmıştır. Meraların mülkiyeti Hazine"ye ait olup, yararlanma hakkı ise, sınırları içerisinde bulunduğu köy belde ya da belediye halkına ait bulunmaktadır. Dava konusu mera parseli Develi İlçesi Kızık Köyü sınırları içerisinde bulunduğuna göre yasal hasım durumunda bulunan Kızık Köyü Tüzel Kişiliği"nin TMK.nun 713/3. fıkrası gereğince davanın köy tüzel kişiliğine yöneltilmesi, davaya katıldıkları takdirde tanık ve delillerini bildirmesi konusunda kendilerine süre verilmesi, taraf teşkilinin bu şekilde sağlanması gerektiği halde taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde hüküm kurulmuş bulunması doğru değildir.
Bundan başka, HMK.nun 297. maddesi uyarınca, bir hükümde bulunması gereken hususların tek tek ve bentler halinde hüküm fıkrasında yer alması gerekir. Keşif talebinin reddine şeklinde kurulan bir hüküm ancak ara kararında yer alması gereken bir husustur. Esas kararda buna yer verilmez. HMK 297/2. fıkrasına göre, hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümde taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Şu halde mahkemece yapılacak iş; verilen keşifle ilgili ara kararların yöntemine uygun bir biçimde verildiği söylenemeyeceğine göre, öncelikle davanın kullanım hakkı nedeniyle davalı köy tüzel kişiliğine yöneltilmesi, taraflara tanık ve delillerini bildirmesi konusunda süre ve imkan tanınması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde delillerin toplanması, tahsisli ve kadim mera araştırmasının yapılması, ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken dosya kapsamı ile örtüşmeyen bir gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 14.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.