4. Hukuk Dairesi 2020/1473 E. , 2021/1215 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar ... ve diğerleri vekili Avukat ....tarafından, davalı ... aleyhine 09/04/2014 gününde verilen dilekçe ile muvazaalı araç satışı nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacılardan ... yönünden davanın reddine, diğer davacılar yönünden kabulüne dair verilen 05/05/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1) Davacılardan ...’ın temyiz itirazları yönünden;
Dava, muvazaalı araç satışı nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davacılardan ... yönünden davanın reddine, diğer davacılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davacılar ile davalının müteveffa ...’ın mirasçıları olduklarını, muris ...’ın adına kayıtlı olan 06 T 2701 plakalı ticari taksiyi oğlu olan davalıya 16/11/2000 tarihinde yapılan satış işlemi ile devrettiğini, bu satışın diğer mirasçılardan mal kaçırma amacı ile yapılan muvazaalı bir devir olduğunu, her ne kadar satış sözleşmesinde satış bedeli olarak 5.000.000.000 Eski TL olarak gösterilmiş ise de ticari taksinin o tarihteki piyasa değerinin çok daha fazla olup, satış tarihinde davalı ile murisin aynı evde ikamet ettiğini, murisin kendisi ile aynı evde ikamet eden oğluna bedel karşılığı aracını satmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, murisin aracını satmasını gerektirir bir durum olmadığını, muris tarafından yapılan devir ve temlik işlemlerinin bağışlama niteliğinde olduğunu, davalının muristen devraldığı ticari taksiyi üçüncü bir kişiye sattığını belirterek oluşan zararın tazminini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin ölene dek anne ve babasına baktığını, murisin geçim nedeniyle borçlanması üzerine taksiyi satmaya karar verdiğini, bunun üzerine kendisinin satın aldığını, bu hususun ailecek tartışıldığını, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muris ...’ın adına kayıtlı olan 06 T 2701 plakalı ticari taksiyi oğlu olan davalıya 16/11/2000 tarihinde sattığı, satış tarihinde davalı ile murisin aynı evde ikamet ettiği, satış tarihi itibarıyla murisin taksiyi satmasını gerektirecek bir ekonomik zorunluluğunun olmadığı, sözleşmede gösterilen satış bedeli ile bilirkişi raporunda tespit edilen satış bedeli arasında fahiş fark olduğu, murisin terekesinden herhangi bir para çıkmadığı, muris tarafından yapılan devir ve temlik işlemlerinin muvazaalı olduğu ve diğer mirasçıların miras hakkını mahrum bırakmak amacıyla yapıldığı, buna karşın murisin davacı asillerden ... ile arasının bozuk olduğu, tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere murisin daha önce hissedar olduğu halk otobüsünü davacı asil ...’a veya onun talimatı ile ortağına devrettiği, ayrıca murisin dava dışı oğluna da ticari taksi aldığı, bu şekilde murisin erkek çocukları arasında miras paylaşımında dengeli davrandığı, ancak kız çocukları yönünden miras paylarına karşılık herhangi bir kazandırmada bulunulmadığı, bu mirasçılar yönünden yapılan devir ve temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davacılardan ... yönünden davanın reddine, diğer davacılar yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Davacıların talebi 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi(6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi) uyarınca muvazaalı araç satışı nedeniyle uğranılan zararın tazminine yöneliktir. Mahkemece davacılardan ... yönünden muris tarafından anılan davacı asile ya da onun talimatı ile ortağına halk otobüsü hissesinin devredildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de davacıların talebi miras hukuku ilkelerine dayanmamaktadır. Kaldı ki muris tarafından davacı asil ...’a halk otobüsü hissesi devredildiği hususunun ispatına yönelik beyanlar dışında yazılı bir delil de dosyada mevcut değildir. Diğer davacılar yönünden muvazaanın varlığı kabul edildiğine göre davacılardan ... yönünden muvazaanın varlığının kabul edilmesi gerekirken anılan davacı yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş; kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
2) Diğer davacıların temyiz itirazlarının incelenmesinde;
22/07/2020 tarihinde kabul edilen ve 31199 sayılı Resmi Gazete’de 28/07/2020 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 7. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinin (2) numaralı fıkrası “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır” şeklinde değiştirilmiştir.
Eldeki dava belirsiz alacak davası olarak açılmış olup yukarıda anılan kanun maddesi gereğince alacağın miktarı tam ve kesin olarak belirlendiğinde tahkikat sona ermeden hakim tarafından verilecek iki haftalık kesin süre içerisinde davacı alacağını belirleyebilir ve bu miktar üzerinden talebini arttırabilir. Mahkemece davacılara, alacak miktarını belirlemek üzere HMK’nın 107/2. maddesi gereğince süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1 ve 2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacıların diğer itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.