Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/7280
Karar No: 2020/6848
Karar Tarihi: 16.06.2020

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2018/7280 Esas 2020/6848 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi         2018/7280 E.  ,  2020/6848 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : 9. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davacı avukatınca duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16/06/2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Yapılan tebligata rağmen duruşma günü taraflar adına kimse gelmediğinden incelemenin evrak üzerinden yapılmasına karar verilmiştir. Duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, müvekkilinin davalı nezdinde çalıştığını, davalı işveren tarafından müvekkiline bir takım belgeler imzalatılmak istenildiği, belgelerin müvekkilce imzalanmaması üzerine iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, ihbar, kıdem tazminatı, aylık ücret, hafta tatili, gece ve gündüz fazla çalışma, resmi bayram tatili, yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan alınarak taraflarına ödenmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, iş sözleşmesinin devamsızlık nedeniyle sonlandırıldığını beyan ile açılan davanın reddini savunmuştur.
    İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    İstinaf Başvurusu:
    İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı,taraflar istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
    Bölge Adliye Mahkemesince, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, mantıksal ve hayatın olağan akışına uygun, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, karar ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile tarafların yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, taraflarca temyiz başvurusunda bulunmuştur.
    Gerekçe:
    1-Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, ilk derece mahkemesi kararının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yönleri usul ve kanuna uygun görülmüştür.
    2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun"un 107 nci maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
    6100 sayılı Kanun"un 107 nci maddesine göre;
    “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası Açabilir.
    (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
    (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.”
    Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
    Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde (Örn: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md 50, 51,56), hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğu kabul edilmelidir. Örneğin, iş hukuku uygulamasında, Yargıtayca, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının yazılı belgelere ve işyeri kayıtlarına dayanmayıp, tanık anlatımlarına dayanması halinde, hesaba esas alınan süre ve alacağın miktarı nazara alınarak takdir edilecek uygun oranda indirim yapılması gerekliliği kabul edilmektedir. Bu halde, tanık anlatımlarına dayanılarak hesaplanan alacak miktarından hakimin takdir yetkisine bağlı olarak yapılacak indirim oranı baştan belirli olmadığından, alacak belirsiz kabul edilmelidir.
    Dava açılmasının sonuçlarından birisi de zamanaşımının kesilmesidir. Zamanaşımı dava dilekçesinde belirtilen talep sonucu miktar için kesilecektir. Belirsiz alacak davasında zamanaşımının dava dilekçesinde belirtilen geçici talep sonucu için mi yoksa yargılama sonucunda miktarı tam olarak belirlenen kesin talep sonucunun tümü için mi dava tarihinde kesileceği konusunda 6100 sayılı HMK"da açık bir hüküm bulunmamaktadır.
    Belirsiz alacak davasının düzenlenme nedeni, davacının dava açarken alacağının tümü için dava açmak istediği hâlde, alacağının miktarını belirlemesi imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek olmasıdır. Davacının belirsiz alacak davası açarken amacı alacağının tümünü dava etmek ve tümü hakkında karar verilmesini sağlamaktır. Kısmî dava açmakta olduğu gibi, alacağının bir kısmını dava etmek değildir. Dava dilekçesinde belirttiği talep sonucu da geçicidir, dava açarken asıl amacı alacağının belirlenir belirlenmez bu miktar üzerinden karara bağlanmasıdır. Belirsiz alacak davasında davacıya alacağını belirlemesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek olduğu istisnai bir durumda böyle bir dava açma olanağı tanınmıştır. Kanun koyucu alacağın belirlenmesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek durumda olması hâlinde belirsiz alacak davası açma imkânı tanıdığına göre, böyle bir davanın sonuçlarının da amaca uygun olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle talep sonucu hangi tarihte kesin olarak belirlenirse belirlensin, dava açıldığı tarihte kesin talep sonucu miktarınca zamanaşımı süresi kesilmiş sayılmalıdır (... Davası (HMK m.107), Ankara 2011, s. 59).
    Bu genel açıklamalar ışığında temyiz itirazlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Somut uyuşmazlıkta, davacının 04/01/2017 tarihli ıslah dilekçesinde açıklandığı üzere dava konusu kıdem ve ihbar tazminatı, ücret ile yıllık izin ücreti alacakları kısmi dava yoluyla talep edilmiş, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarını ise belirsiz alacak davası konusu yapılmıştır. Söz konusu fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakların tanık beyanlarına istinaden kanıtlandığından ve mahkemece uygun bir indirim suretiyle hüküm kurulduğundan, bu alacakların belirsiz alacak davasına konu edilebilmesi olanaklıdır.
    Bu itibarla, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, belirsiz alacak davası olarak açılan fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarına ilişkin gerek dava konusu edilen miktar gerekse talep artırımı ile yükseltilen miktarlar bakımından zamanaşımı dava tarihi itibariyle kesilecektir. Bir başka ifadeyle, zamanaşımı definin ileri sürülmesi durumunda, dava edilen ve artırılan miktarlar bakımından, dava tarihi itibariyle zamanaşımı değerlendirmesi yapılmalıdır.
    Bu itibarla İlk Derece Mahkemesince dava konusu fazla çalışma ücreti alacağı yönünden ıslaha karşı zamanaşımı defi değerlendirildiği belirtilerek dava ve ıslah tarihinde itibaren faize hükmedilmesi, dava konusu ücret alacağı yönünden ise kısmi alacak davası açıldığı ve davalının ıslaha karşı zamanaşımı savunması değerlendirilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    3-Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
    Somut uyuşmazlıkta davacının 13/01/2015 havale tarihli dava dilekçesi ile 22/09/2015 tarihli talebini açıkladığı dilekçesinde; çalıştığı süre boyunca her yıl sadece 6 gün yıllık izin kullandırıldığını, 2014 yıllık izni hiç kullandırılmadığını, davalı işverence baskı ve tehditlerle davacıya kullandırmadığı halde kanunda öngörülen yıllık izin sürelerinin tamamını kullanmış gibi imzasının alındığını, işyerinde çalışan tüm işçilerin tamamının neredeyse aynı tarihlerde izin kullanmış gibi gösterildiğini ileri sürmüştür. Mahkemece dava dışı işçilerin yıllık izin belgelerinin dosyaya kazandırıldığı ve Defne İlçe Jandarma Komutanlığına zabıta araştırması yaptırıldığı, yapılan araştırma sonucunda davalı işyerinde işlerin az olduğu dönemlerde işyerinin faaliyetlerine ara verildiği ve işçilere yıllık izin kullandırıldığı anlaşılmış olup Mahkemece bu husus gözetilmeksizin davalı tarafça ibraz edilen yıllık izin kayıtlarına itibar edilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    4-Davacı 13/01/2015 havale tarihli dava dilekçesi ile 22/09/2015 tarihli talebini açıkladığı dilekçesinde; dava konusu ücret alacağının 13/01/2010-03/11/2014 arası dönemde, 2012 yılı Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık ayları ile 2014 Ekim ve Kasım aylarına ilişkin ücretlerinin hiç ödenmediğini, diğer aylarda ise ücretin yarısının ödendiğini, ücretlerin banka aracılığı ödendiği savunmasının doğru olmadığını, davacıya imzalatılan boş dekontlar ve düzenli ödeme talimatı aracılığı ile davacının ücretlerinin banka üzerinden ödenmiş gibi gösterilerek aslında işveren elinde toplandığını, söz konusu dekont ve talimatların baskı ve zorlama ile alındığını, irade fesadı ile sakat olduğını ileri sürmüş, davalı işveren ise davacınında aralarında bulunduğu bir kısım işçinin banka tarafından dağıtılan banka kartlarını kabul etmemeleri üzerine bir dönem; banka çalışanları tarafından her ay fabrikaya gelinerek işçilere dekont imzalatıldığını ve ertesi gün paranın mutemet kanalı ile fabrikaya gönderilerek işçilerin ücretlerinin ödendiğini, bir dönem ise; işçilerin aralarında mutemet olarak belirledikleri ... ve ... isimli işçilere ait hesaplara düzenli ödeme talimatı vermek suretiyle ödendiğini savunmuştur.Mahkemece davacının iddilarının ispatlandığı gerekçesi ile davacının talebi gibi dava konusu ücret alacağı talebinin kabulüne karar verilmiş, tarafların istinaf etmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurularının esastan reddine hükmedilmiş ise de ücret noktasında davacı tanıklarınca elden ödemelerin, işveren vekilleri tarafından, davalı tanıklarınca ise banka mutemedi tarafından yapıldığı ifade edildiği ve tanık beyanlarınının çelişkili olduğu anlaşılmış olup bu çelişkinin giderilmesi için davalının savunmalarında geçen banka mutemetleri ve davacının hesabından adına “düzenli ödeme talimatı” verilen ...’in dinlenerek sonucuna göre dava konusu ücret alacağı hesaplanmalıdır.
    Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurularının esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    Sonuç: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi