4. Hukuk Dairesi 2014/9335 E. , 2014/11887 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2012
NUMARASI : 2011/60-2012/466
Davacı O.. E.. vekili Avukat M.K...tarafından, davalı H.. G.. ve M.. A.Ş vdl aleyhine 01/02/2011 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25/12/2012 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalılardan H.. G.. ve Matbaacılık A.Ş, A.. D.. ve H. H.. Y.. vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne ve miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılar H.. Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş, A.. D.. ve H. H.Y.. vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Dava konusu yayın, H.. Gazetesi"nin 15/11/2010 günlü nüshasında yayınlanmıştır. H.Gazetesi"nde “Suç aynı ceza farklı” başlığı ile verilen haberde özetle, dava dışı Y.. G.."in eşi M.. G... tarafından bıçaklanarak yaralanması nedeniyle sanık M.. G. hakkında iki farklı ceza davası açıldığı ve hakkında iki farklı mahkumiyet hükmü kurulduğundan ve Fatih 4. Asliye Ceza Mahkemesi"nde iki farklı esasa kaydedilen davalara davacının da Cumhuriyet Savcısı olarak katıldığından bahsedildiği ve davalılardan avukat Z.. H.."nun"" Meslek hayatımda ilk kez böyle bir çifte kararla karşılaşıyorum. İki kararın savcısı da aynı, hakimi de. Demek ki savcı da uyumuş, kalemde uyumuş. Şaşkınlık verici"" şeklindeki açıklamalarına yer verildiği görülmüştür.
Davacı, dava konusu haberle kişilik haklarının saldırıya uğradığını iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar ise, yapılan haberin gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve toplumsal ilgi ile konu ile ifade arasında düşünsel nedensellik bağı kıstaslarının hepsini bünyesinde barındırdığı ve bu nedenle hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, haberin yayınlanış şekli itibariyle basın özgürlüğü sınırlarını aştığı ve davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı belirtilerek bir kısım davalılar yönünden istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu olayda;
Dava dosyası arasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinde,dava dışı M.. G..."in eşi Y... G...."i bıçakla kasten yaraladığı gerekçesiyle hakkında Fatih 4. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2006/476 esas ve 2006/536 esas sayılı dava dosyalarında hakkında aynı olay nedeniyle iki ayrı ceza davası açıldığı ve M.G.."in her iki dava dosyasında aynı olay nedeniyle mahkumiyetine karar verildiği, bu durumun mahkumiyet kararlarının infazı sırasında anlaşıldığı ve bu adli olayın dava konusu habere konu edildiği görülmektedir.
Şu durumda, dava konusu haberin güncel ve görünür gerçeğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, adli bir olayın gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte verilen başlık ile aktarıldığı, haber içeriğinin doğru olduğu,demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, basın özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.