10. Hukuk Dairesi 2016/9887 E. , 2018/8343 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... Tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 09.05.2011 tarihli iş kazasında hayatını kaybeden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ve yapılan cenaze giderinin davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanakları 5510 sayılı Yasa"nın 21 ve 23. maddeleridir.
5510 sayılı Yasa"nın 21. maddesinde düzenlenmiş bulunan rücû davaları kusur sorumluluğuna dayanmakta olup, iş kazasında kusurlu olanlar, kusurları karşılığında davacı kurumun rücû alacağından sorumludur. Kusurun belirlenmesinde ise zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeniyle daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza dosyaları varsa, bu dosyalardaki kusur raporları ile çelişki oluşturmayacak şekilde kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir.
Yasanın 23. maddesinde ise "Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık halleri sonucu ilgililerin gelir ve ödenekleri Kurumca ödenir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, Kurumca yapılan ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri tutarı, 21’inci maddenin birinci fıkrasında yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir." hükmü yer almaktadır. Madde ile işverenin kaçak işçi çalıştırmasının önlemesi amaçlanmış olup, maddenin düzenleniş şeklinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 23’üncü maddeye göre işverenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk ilkesine dayanır. Zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemiş ise, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının tamamından sorumlu tutulması gerekir.
Öte yandan; 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu’nun 51’inci maddesindeki; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” ve 52’nci maddesindeki “zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” hükümleri gözetilerek, zarar gören (sigortalının) müterafik kusuru da dikkate alınarak söz konusu maddeler kapsamında hâkim tarafından takdir edilecek uygun bir indirimin yapılması gereği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında;
1- Eldeki davada verilen kararın gerekçesinde, ceza davasında alınan kusur raporuyla işbu davada alınan raporların örtüştüğü belirtilerek davalı işvereni %30, kurum sigortalısını %70 kusurlu kabul eden bilirkişi raporu esas alınarak ıslah edilen dava kabul edilmiştir. Oysa dosya içerisinde yer alan ... 6. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2012/781 E. - 2012/1504 K. sayılı 23.10.2012 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleşen kararında, davalı şirket temsilcisi Sabahattin Barış asli kusurlu bulunarak mahkum edilmiş ve hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmiştir.
Bu durumda yerel mahkemece öncelikle yapılacak iş; ceza dosyası ile işbu dosya bir arada değerlendirilerek, saptanan maddi olgulara göre olayın oluşu tereddütsüz belirlenip, tüm delillerle birlikte değerlendirilerek, alanında uzman bilirkişilerden oluşa ve mevzuata uygun, raporlar arasındaki kusur oran ve aidiyetleri konusunda oluşan çelişkiler giderilecek şekilde yeniden rapor alınıp, irdelenerek, varılacak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
2- Mahkemece kusur oranları dikkate alınarak, raporda hesaplanan miktarlar üzerinden hüküm kurulmuştur. Ancak 5510 sayılı yasanın 23. madde ve 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu’nun 51 ve 52. maddeleri kararda tartışılmamıştır.
Bu konuda mahkemece yapılacak iş; davanın yasal dayanaklarından olan ve kusursuz sorumluluk halini düzenleyen 5510 sayılı Yasa’nın 23. maddesindeki şartların varlığı usulünce araştırılarak (özellikle çalışılan iş yerinin niteliği ve işe başlama tarihi) 6098 sayılı ... Borçlar Kanununun 51 ve 52. maddeleri de irdelenmeli, yukarıda belirtilen ilkeler de dikkate alınarak varılarak sonuca göre karar verilmelidir.
Ancak, bozma ilamına uyulması halinde bozma kararı sonrası sürdürülecek yargılamada, hükmü temyiz etmeyen davalı yönünden, davacı kurum lehine oluşabilecek usuli kazanılmış hak durumunun gözetilmesi de gerekir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.