20. Hukuk Dairesi 2016/2479 E. , 2017/10605 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalılardan Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde özetle;... İli,... İlçesi,...Köyü, ... Mevkiinde yer alan, tapunun J-17B-19C4 pafta, 246 ada 139 parselinde kayıtlı 77.208,03 m² yüzölçümlü tarla, palamutluk ve çamlık vasfındaki taşınmazı, 13.09.2004 tarih ve 1104 yevmiye sayılı resmî satış sözleşmesine istinaden ve 18.000.00.-TL bedelle, önceki malik ...’dan satın aldığını, taşınmazın satış yolu ile iktisap edilmesine müteakip taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tescili için 09.11.2004 tarihinde aleyhine dava açıldığını, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/378 Esas sayılı dosyası üzerinden görülen dava neticesinde 10/05/2007 tarihinde verilen karar ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptaline, orman niteliği ile Devlet Hazinesi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19.02.2008 tarih ve 2007/17392 Esas - 2008/2508 sayılı kararı ile onandığını, karar düzeltme talebinin ise aynı Dairenin 25.09.2008 tarih ve 2008/10564 Esas - 2008/11971 Karar sayılı kararı ile reddedildiğini, böylece tarafına ait taşınmazın Devlet Hazinesi adına tesciline dair kararın kesinleştiğini, tapu kaydına güvenerek davalı ..."dan iyi niyetle satın aldığı taşınmazın esasen orman vasfında olduğunun anlaşıldığını ve bu nedenle söz konusu taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının sona erdiğini, bu durum neticesinde ciddi ölçüde maddi zarara uğradığını, zararın giderilmesi için her iki davalı aleyhine dava açılmasının kaçınılmaz olduğunu, Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan birinci derecede ve objektif olarak sorumlu bulunduğundan tapu kaydına güvenerek satın aldığı taşınmazın orman vasfında olduğunun anlaşılması üzerine elinden çıkması sebebiyle uğradığı zararın Devlet Hazinesince tazmini gerektiği, tapu kaydına güvenerek ve satıştan önce tapu kaydını inceleyerek (tapu kaydının beyanlar sütunu dahil olmak üzere hiçbir bölümünde, mezkur taşınmazın orman vasfında olduğu veya orman kadastro sınırında kaldığı yönünde kayda rastlanmadığını, dava konusu zararının giderilmesinin, Anayasanın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin bir gereği olduğunu, dava konusu taşınmazı tarafına satan ..."un ise sebepsiz zenginleşme ve hatta ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri gereğince zararını tanzim etmekle mükellef olduğunu, davalıların en az 50.000,00.-TL civarında olan maddi zararının müştereken ve müteselsilen tanzim etmekle yükümlü olduklarını beyan ederek fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla iş bu maddi zararının şimdilik 18.000,00.-TL’lik kısmının yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ..."dan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.Mahkemece davalı ...’a karşı açılan dava tefrik edildikten sonra, davaya bakmakla idari yargının görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş, hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 28/10/2010 tarih, 10142 E. -10973 K. sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “...davanın TMK’nın 1007 . maddesine dayalı tazminat davası olup bu davalara bakma görevinin adli yargıda olduğu” gereğine değinilmiştir.Bozma sonrası yapılan yargılama sırasında daha önce tefrik edilen ve ...’a karşı açılan dava eldeki dava ile birleştirilmiş, yapılan yargılama sonucu; davanın kabulü ile 18.000.-TL. tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 11/11/2013 tarih, 13402 E. - 19255 K, sayılı ilamı ile bozulmuştur.Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; ... Köyünde 1998 yılında yapılan kadastro çalışmalarında davalı ... adına tespit ve tescil edilen 246 ada 139 parsel sayılı taşınmazı davacı..."ün 13.09.2004 tarihinde tapuda yapılan resmi işlemle satın alınmasından sonra, Hazine tarafından ... Asliye Hukuk Mahkemesine açılıp 2004/378 Esas sayılı dosya üzerinden görülen davada, taşınmazın orman vasfını taşıdığının tespit edilmesi üzerine davacı adına olan tapu kaydının iptaline karar verildiği ve davacının da tapunun iptal edilmesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini için işbu davayı açtığı anlaşılmıştır.4721 sayılı TMK"nun sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." hükmü yer almakta olup, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün teşkil ettiğinden, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK."nun 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir.Bu durumda; davalılardan ... hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilip, Hazine aleyhinde açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması, -Davacıya ait taşınmazın tapu kaydının iptali nedeniyle, davacının uğradığı gerçek zarar miktarının tespiti için, mahkemece taşınmazın arazi olarak kadastrosu yapıldığı gözetilerek bu vasfına göre oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde, mahallinde keşif yapılarak, alınacak rapor sonucuna göre tazminatın kapsamının belirlenmesi gerekirken, mahkemece, davacının söz konusu taşınmazı davalı ..."dan 2004 yılında 18.000,00.-TL akdi bedelle satın aldığı ve asgari zararın bu miktar kadar olduğu belirtilip, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak hüküm kurulması, doğru görülmemiştir.” gereğine değinilmiştir.Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu ; Davacının davasının davalı ... yönünden kabulüne,Taleple bağlı kalınarak 18,000.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına,
Davanın davalı ... yönünden, birleşen davanın tümden reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat isteğine ilişkindir.Mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulama hükme yeterli değildir. Şöyle ki; dosya içeriği ve toplanan delillerden; ... Köyünde 1998 yılında yapılan kadastro çalışmalarında davalı ... adına tespit ve tescil edilen 246 ada 139 parsel sayılı taşınmazı davacı..."ün 13.09.2004 tarihinde tapuda yapılan resmî işlemle satın alınmasından sonra, Hazine tarafından ...Asliye Hukuk Mahkemesine açılıp 2004/378 Esas sayılı dosya üzerinden görülen davada, taşınmazın orman vasfını taşıdığının tespit edilmesi üzerine davacı adına olan tapu kaydının iptaline karar verildiği, ilgili hükmün 25/09/2008 tarihinde kesinleştiği, davacının da tapunun iptal edilmesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini için 24/09/2009 tarihinde işbu davayı açtığı anlaşılmıştır.4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup,
bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; Devlet ormanları özel mülkiyete konu olamayacak ise de, genel arazi kadastrosu sırasında taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, daha sonra resmi olarak yapılan satış sonucu davacıya geçtiği, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararının tazmininin gerektiği açıktır. Tapusu iptal edilen taşınmazın arazi niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak, gerçek zararın, tapu iptal kararının kesinleşme günündeki net gelir metoduna göre hesaplanması zorunlu iken, mahkemece gelir metodu kullanılmadan davacının taşınmazı satın aldığı 2004 yılı değerini belirleyen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması doğru değildir. O halde, çekişmeli taşınmaz arazi niteliğinde olduğundan çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtildikten sonra konunun uzmanı bilirkişiler aracılığıyla yeniden keşif yapılarak, taşınmazın sulu-kuru olup olmadığı, bitki örtüsü, yerleşim alanlarına uzaklığı, iklim şartları, arazilerin toprak ve topoğrafik yapıları ve bölgelerindeki konumları gözetilerek tarla niteliği itibariyle çevredeki ekilebilir ürünler araştırılıp elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılıp net gelir yöntemiyle tespit edilmesi, tapu iptali ve tescil davalarında verilen kararın kesinleştiği tarihteki gerçek değerlerinin hesaplattırılması, ilçe tarım müdürlüğünden getirilecek yörede yetişen münavebe ürünlerine ilişkin üretim gelir ve giderlerini gösteren tablo ile bilirkişi raporu denetlenerek gerçek zararının saptanması gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı... ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 14/12/2017 günü oy birliği ile karar verildi.