20. Hukuk Dairesi 2017/7667 E. , 2017/10644 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ...Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 23/06/2006 tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği tahminen 3.500.00 m2"lik taşınmazı 1963 yılında yoğun emek ve masraf sarfı ile otlarını ve taşlarını temizlemek ve derin sürmek suretiyle imar ihya ettiğini, imar ve ihyayı 1965 yılında tamamladığını, önceleri mahsulleri ekip hasat etmek, 21 yıl kadar öncede zeytin dikmek suretiyle tapuya kayıtlı olmayan bu taşınmazı davasız ve aralıksız olarak 40 yılı aşkın süreyle malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurduğunu ileri sürerek taşınmazın müvekkili adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece, dava edilen taşınmazın evveliyatı itibariyle orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Yörede 2001 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması, 1956 yılında yapılıp kesinleşen arazi kadastrosu vardır. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, hâkim tarafların talep sonuçları ile bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez (HMK. madde 26/l) ve iki taraftan birinin talebi olmaksızın re"sen bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz (HMK.md.24/l).
Eldeki davada davacı yan tapusuz taşınmazın tescilini talep etmiş, yapılan keşif sonunda dava edilen taşınmazın (B) harfi ile gösterilen kısmının tarla vasfı ile dava dışı gerçek kişi adına tescilli 114 parsel sayılı taşınmaz içinde, (A) harfi ile gösterilen kısmının ise tescil harici alanda kaldığı anlaşılmış, davacı vekili 05.10.2007 tarihli dilekçesinde dava dışı gerçek kişi adına tescilli 114 parsel sayılı taşınmaz içinde kalan kısmın tescil talepleri dışında kaldığını belirterek raporlarda tescil harici olup (A) harfi ile gösterilen 294,12 m2"lik kısmın müvekkili adına tescilini talep etmiş olduğuna göre mahkemece bu yönde bir araştırma yapılarak, talep sonucunu aşmayacak şekilde karar vermeli iken mahkemece (A) ve (B) harfi ile gösterilen yerlerin evveliyatı itibariyle orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi yerinde değildir.
Ayrıca mahkemece; yapılan araştırma ve inceleme de hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Davacı gerçek kişi belgesizden kazandırıcı zaman aşımı zilyetliğine dayalı olarak dava açmış olduğuna göre, öncelikle, dava konusu edilen (A) harfi ile gösterilen yerin zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olup olmadığının ve zilyetlik koşullarının davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediğinin usûlünce araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; keşif sırasında uygulanan 1956 ve 1976 tarihli memleket haritalarının dayanağı hava fotoğrafları ile dava tarihinden 15-20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan elde edilmiş memleket haritaları ile topoğrafik fotogrametri yöntemiyle düzenlenmiş kadastro paftası örneği getirtilerek uygulanıp davaya konu (A) harfi ile gösterilen taşınmazın niteliği ile konumu ve o tarihlerde tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı saptanmamış, hükme esas orman bilirkişi raporu ekinde çekişmeli taşınmaz ve geniş çevresini gösterir kadastro paftası ile keşifte uygulandığı bildirilen 1949 tarihli hava fotoğrafında çakıştırma yapılmamış, orman bilirkişi taşınmazın eğiminin %10-11 civarında olduğunu, fen bilirkişi %10-15 olduğunu açıklamış, raporlar arasındaki bu çelişki giderilerek taşınmazın eğimi net olarak belirlenmemiş, (A) harfi ile gösterilen taşınmaza komşu tüm parsellerin kadastro tutanakları, davalı iseler dava dosyaları, kesinleşerek tapuya kaydedilmiş iseler tapu kayıtları ve dayanaklarının eksiksiz olarak getirilmemiştir. Eksik incelemeye dayalı hüküm kurulamaz.
O halde mahkemece çekişmeli taşınmazın bulunduğu yöreye ait en eski tarihli hava fotoğrafı, memleket haritası, kesifte uygulanan 1956 ve 1976 tarihli memleket haritasının dayanağı hava fotoğrafları ve münhanili kadastro paftası, halihazır harita ve topoğrafik haritalar ile komşu parsellere ilişkin tapu kayıtlarının ve varsa dayanak tapu ve vergi kayıtları ile davalı iseler dava dosyalarının, tapu kayıtları mahkeme kararı sonucu oluşmuş ise ilgili dava dosyaları ilgili yerlerden getirtildikten sonra, önceki bilirkişiler dışında, ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita - kadastro mühendisi ve bir orman yüksek mühendisi ile yerel bilirkişiler ve davacı tanıkları eşliğinde yeniden keşif yapılarak dava konusu edilen (A) harfi ile gösterilen yer ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, bu belgelerde taşınmazın ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanarak taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritalarının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte memleket haritaları ile hava fotoğrafları üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, yine fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı ile ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen streoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, keşifte yerel bilirkişiler yanında varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; taşınmazın zilyetlikle kazanılacak kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı imar ve ihyanın ne zaman tamamlandığı ne kadar süredir tarım alanı olarak kullanıldığı hususunda taş - toprak analizi de yapılmak suretiyle ziraatçı bilirkişiden rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; dava tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı ve tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/12/2017 günü oy birliği ile karar verildi.