10. Hukuk Dairesi 2018/4931 E. , 2018/8512 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılardan ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun"un 26. maddesi ile 10. maddesidir.
506 sayılı Yasanın 4"üncü maddesinde, “İşveren nam ve hesabına işin yönetimi görevini yapan kimseler, "İşveren vekili" dir.” şeklinde tanımlanmış, anılan maddenin devamındaki, “Bu kanunda geçen işveren deyimi işveren vekilini de kapsar. İşveren vekili, bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı aynen işveren gibi sorumludur.” hükmü ile işveren vekilinin sorumluluğunun kapsamı belirlenmiştir. Bu kapsamda işveren vekilinin de aynen işveren gibi sorumlu olacağı gözetilmelidir.
İnceleme konusu davada; 10.06.2002 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu mulül kalan sigortalıya ödenen gelir, geçici iş göremezlik, tedavi gideri ve ... yardım zammının tahsilinini talep edildiği, sigortalı 05.06.2002 tarihinde işe başladığı halde süresinde işe giriş bildirgesinin verilmemiş olması nedeniyle 506 sayılı yasanın 10.maddesıine göre de talep de bulunulduğu, mahkemece bozmadan sonra alınan ve işverenin % 80, sigortalının ise % 20 oranında kusurlu olduğunu belirten bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Dairemizin 11.09.2017 tarihli bozma ilamında somut olaya uygun ve tarafların kusurlarını ayrı ayrı belirleyen kusur raporu alınması ve 506 sayılı Yasının 10. maddesinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda alınan 07.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda işveren ... Hafriyat İnş. Ltd. Şti."nin % 100 kusurlu, bu kusur kişilere dağıtılacak olursa ..."ın % 50, ..."ın % 50 oranında kusurlu olduğu, sigortalının ise kusursuz bulunduğu belirtilmiş, mahkemece kusur raporu esas alınarak ve 506 sayılı Yasanın 10. maddesi de uygulanarak ... ve ..."ın kurum zararının yarısından, işverenin ise kurum zararının hepsinden sorumlu olduğu şeklinde hüküm kurulmuştur.
Ayrıca kaza olayı nedeniyle açılan ceza davasında ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2003/91 Esas, 2004/498, 12.07.2004 tarihli Kararı ile, ... ve ..."ın ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve hükmün ertelenmesine karar verilmiş, daha sonra mahkemenin 18.01.2006 tarihli kararıyla müştekinin şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir.
09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargitay İçtihadı Birleştirme kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bir Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda; Mahkeme yönünden o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine bozma kararında açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde hüküm kurmak yükümlülüğü doğar. Bu hukuki aşama "usuli kazanılmış hak" olarak adlandırılır. Bu hukuki müessese Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esaslar ve istenilenler kapsamında işlem yapmak ve hüküm kurma zorunluluğunu getirir.
6098 sayılı ... Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hâkiminin, ceza hâkiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkûmiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır. Şu halde, hukuk hakimi ceza mahkemesinin saptadığı maddi olaylarla bağlıdır.
Mahkemece Dairemiz bozma ilamı doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de bilirkişi raporunda, bir yandan işveren % 100 kusurlu bulunup, diğer yandan bu kusurun gerçek kişilere dağıtılarak gerçek kişi davalıların % 50"şer den % 100 kusurlu bulunması hatalıdır.
Somut olay ile ilgili ceza davasında alınan 08.01.2004 tarihli kusur raporunda da işverenin hiçbir tedbir almadan amonyum nitrat gibi patlayıcı maddeyi çuval içinde gelişigüzel taşıttığı, muhafazası ve kullanılması ile ilgili hiçbir kurala uyulmadığı tespit edilmekle işveren 8/8 oranında kusurlu bulunmuş, kusurun kişilere dağıtılması sonunda da 4/8 oranında işveren vekili ..."ın, 4/8 oranında şantiye sorumlusu..."ın kusurlu olduğunun belirtildiği, dosyada alınan 07.05.2015 tarihli raporda ise işveren şirketin % 80, sigortalının ise % 20 oranında kusurlu bulunduğu görülmekle, kaza olayının meydana gelmesinde hem işverenin hem de işveren vekili ... ile şantiye şefi ..."ın ayrı ayrı kusur ve ihmallerinin bulunduğu anlaşıldığından işverenin kusurunun kişilere dağıtılması şeklinde rapor tanzim edilmesi yerinde değildir. Bu bağlamda işverenin, işveren vekili ... ile şantiye şefi ..."ın kaza olayının meydana gelmesindeki sorumluluk ve kusur oranlarının (toplamda % 100 kusur olacak şekilde) ayrı ayrı belirlenmesi gerekmektedir.
Ayrıca, dosyada Dairemiz bozma ilamından önce alınan 07.05.2015 tarihli bilirkişi raporunda; İşverenin sigortalıyı yaptığı işin tehlikeleri,tehlikelerden korunma yöntemlerini belirten eğitimleri aldırmadığı ,işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olan önlemleri almadığı tespit edilmekle % 80 oranında, sigortalı ise dikkatsiz ve tedbirsiz davranması nedeniyle % 20 orınında kusurlu bulunmuştur. Olayın meydana geliş şekli düşünüldüğünde söz konusu bu raporun hakkaniyete ve dosya içeriğine daha uygun olduğu görülmektedir. Ceza dosyasında her ne kadar şikayet olmadığından kamu davasının düşürülmesine karar verilmiş ise de işveren vekili ... ve şantiye sorumlusu ..."ın ceza dosyasındaki yargılama sonucunda da kusurlu oldukları tespit edilmiş olmakla iş bu davada da anılan bu davalıların kusur oranlarının irdelenmesi ve bir miktar kusur verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle 07.05.2015 tarihli rapordaki kusur oranları kabul edilerek işverenin kusurunun yanında davalı gerçek kişilerin de kusur oran ve aidiyetlerini ayrı ayrı tespit eden bilirkişi raporu alınmalı, davanın yasal dayanağı 506 sayılı yasanın 26 ve 10. maddeleri olup, davalı ..."ın olayda 3. kişi konumunda, davalı ... ise işveren vekili olduğundan 3. Kişi olan ... yönünden 506 sayılı yasanın 26/2 maddesi gözetilerek hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda belirtilen hukuki ve maddi olgular göz önüne alınmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, ... ve ... vekilinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılar ... ve ..."a iadesine, 24/10/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.