3. Hukuk Dairesi 2016/12243 E. , 2017/4392 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadğına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; müvekkilinin davalıdan Kocaeli 1.Aile Mahkemesi"nin 2005/627-662 sayılı ilamı ile boşandığını, davalı için 200.TL yoksulluk nafakası, müşterek çocuk için 200.TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, müvekkilinin, nafaka borcuna mahsuben, müşterek çocuk Tuana"nın özel okul masraflarını karşıladığını, yaptığı ödemelerin nafaka miktarlarının çok üzerinde olduğunu, buna rağmen müvekkili aleyhine Kocaeli 6.İcra Müdürlüğü"nün 2010/5713 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacının nafaka ödemesini fazlası ile yaptığını belirterek, 22.400.TL nafaka borcundan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili; davacının kendi isteğiyle müşterek çocuğun özel okula gönderildiğini, özel okul masraflarının nafaka borcundan mahsubunun, davalı tarafından kabul edilmediğini belirterek, davanın tamamen reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 22,400.TL"lik ilamlı icra takibinin kısmen iptali ile davacının davalıya 16.530,20.TL nafaka borcu bulunduğunun tespitine, 16.530,20.TL nafaka borcu dışındaki davalının icra takibinin iptaline karar verilmiş, hükmün taraflarca temyiz edilmesi üzerine Dairemiz 29.05.2014 tarih, 2014/895 Esas, 2014/8556 Karar sayılı ilamı ile “... mahkemece takip tarihi itibariyle davacının borçlu olmadığı miktarın tespitine karar verilmesi gerekirken, yargılama sırasında davacı tarafından yapılan nafaka ödemelerinin düşürülmesi suretiyle, davalı alacağının takip tarihi itibariyle 16.530,20.TL olarak değerlendirilmesine sebebiyet verecek şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir...” gerekçeleri ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş ve davalının icra dosyasına konu alacağından feragat etmiş olması üzerine konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve taraf vekilleri yararına önceki ilam ile vekalet ücretleri takdir olunduğundan ve buna ilişkin karar kesinleşmiş olduğundan yeniden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmiştir
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297.maddesine göre;
“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
“Hükmün Yazılması” başlıklı 298.maddesi ise:
“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.”
hükmü yer almaktadır.
Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K.sayılı kararında da bu ilkeler aynen kabul edilmiştir.
Bu açık düzenlemeler nedeni ile bozma ile önceki hüküm ortadan kalktığından bozma konusu yapılmayan istekler hakkında da olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulması gerekir. Bozma konusu olmayan isteklerin kesinleştiğinden söz edilerek karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi anılan usul hükümlerine aykırılık teşkil eder (HGK. 10.10.2012 gün ve 2012/9-851 Esas, 2012/705 Karar).
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesinde;
""Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur."" hükmü bulunmaktadır.
HMK’nın 331. maddesinin birinci fıkrası; “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” yasal ifadesini içermektedir. Anılan madde doğrultusunda davanın konusuz kalması halinde davanın açıldığı tarihte haksız olduğu tespit edilen taraf yargılama giderini ödemekle yükümlü olacaktır.
Somut olayda, dava açıldığı tarihte davalının davacıya 22.400.TL nafaka borcu bulunduğu ve davalının takip başlatmakta haklı olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle iken mahkemece, uyuşmazlığın ön inceleme duruşmasından sonra konusuz kalması nedeniyle giderilmesi sebebiyle, davada kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 6.maddesinde yazılı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, vekalet ücretleri yönünden yeninden hüküm kurulmaması ve yazılı şekilde kesinleşmiş olması nedeniyle taraf vekillerine yeniden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiş ise de; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden ve "hakimin takdir yetkisi kapsamında" kalmadığından, hükmün HUMK."nun 438/7.maddesi gereğince düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bent gereğince davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün 2. bendinin hükümden çıkartılarak yerine "Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT 6. md. uyarınca 2.688.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine" ifadesinin yazılarak hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.