1. Ceza Dairesi 2020/3646 E. , 2020/2686 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Kasten öldürme
HÜKÜM : ... Ağır Ceza Mahkemesinin 18/01/2017 gün, 2016/16 esas, 2017/7 sayılı kararı ile;
TCK"nin 87/4, 29/1, 53, 58, 63. maddeleri uyarınca 7 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına yönelik hükme yönelik kararın kaldırılarak, sanığın TCK"nin 81/1, 29/1, 62, 53, 58, 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası.
TEMYİZ EDENLER : Sanık müdafii, katılanlar vekilleri.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Sanık ...... hakkında maktul ..."e yönelik eylemi ile ilgili olarak ... Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucundan kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan mahkumiyetine karar verildiği, sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısının istinaf etmesi üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi sanık ..."ın kasten öldürme suçundan mahkumiyetine ilişkin 05/05/2017 gün ve 2017/804-2017/908 E-K sayılı hükmünün, sanık müdafiinin ve katılanlar vekilinin temyizi üzerine Dairemizin, 10/03/2020 gün ve... E-K sayılı ilamıyla onandığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 30/08/2020 tarihinde "...Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin bahse konu kararında karşı oy kullanan üyelerin karşı oy gerekçelerinde de belirttikleri üzere; öldürme olayından 3 gün kadar önce sanık ile maktul arasında bir tartışma yaşanmış bu tartışmada maktul sanığa küfür etmiştir. Olay günü de sanıkla maktul arkadaşları da olduğu halde parkta bir araya gelmişlerdir. Üç gün önce meydana gelen olay konuşulduğu sırada, maktulün aramızda bir şey yok demesi üzerine sanık sinirlenmiş, nasıl bir şey yok sen anama avradıma küfretmedin mi diyerek önce sanığın yüzüne doğru bir tekme vurmuş, bu sırada maktul sırt üstü yere düşmüş, araya tanıklar girdiğinde ve tanıkların engellemelerine rağmen sanık boyun ve yüz bölgesine doğru bir ya da iki tekme daha savurmuştur. Maktulün ölüm nedeni Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesince künt kafa ve boyun travmasına bağlı olarak beyin kanaması ve medulla spinalis kanaması olarak değerlendirilmiştir. Maktul tekme darbeleri sonucunda ölmüştür. Olayda TCK"nin 6. maddesinin 1-f bendinde sayılan silah veya benzeri bir alet kullanılmamıştır. Tekme, ayakla vurmadır. Ayak vücudun bir uzvudur. Vücudun bir uzvu kullanılırken öldürmek amacıyla hareket edildiğini söylemek mümkün değildir. Ancak yerde ve sert zeminde olan bir kişinin kafasını sert zeminden alınan destekle ezmek veya ayaktaki ayakkabının özel yapılmış olması halleri istisna olabilir. Ancak olayımızda böyle bir durum söz konusu değildir. Bu olayda ölüm neticesi beklenen bir hal olarak ortaya çıkmamıştır. Sanığın öldürmek amacında olduğunu mevcut hal ve şartlara göre söylemek mümkün değildir. Sanığın öldürme amacıyla hareket etmediğini söylemenin en büyük iki nedeni olayın kavgayı aralayabilecek tanıkların yanında meydana gelmiş olması ve sanığın öldürme suçu yönünden elverişli bir aletle icraya başlamamış olmasıdır. Bir başka bakış açısından baktığımızda da, bu da kavga sırasında tekme savuran isabet ettiremeyen ya da tekme ile vuran kişinin öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılmasının söz konusu olamayacağıdır. Öldürmeye teşebbüs suçunda elverişli vasıta ile icraya başlanmamış olması yaralama ve öldürmeye teşebbüs ayrımında en önemli kriterlerden biridir. Ölüm neticesinin meydana gelmemesi halinde öldürmeye teşebbüs sayılmayan bir durum, ölüm neticesinin meydana gelmesi halinde nasıl kasten öldürme sayılabilir. Üstelik TCK"nin 87/4. maddesinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamaya ilişkin bir düzenleme varken, bunun kabul edilmesi mümkün değildir. Bir diğer husus Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun raporunda da belirtildiği ve bu kısmı sabit olduğu üzere, maktulün kafatasında çökme kırığı veya başka kırık tarzı bir oluşumun olmamasıdır. Doğrudan ölüm neticesini doğuracak çökme kırığı tarzında bir kırık olmaması da suçun TCK"nin 81. maddesinde düzenlenen kasten öldürme kapsamında değerlendirilemeyeceğinin bir göstergesidir. Kaldı ki böyle bir kırık olsa bile TCK"nin 81. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Zira sanığın dış dünyaya yansıyan davranışları öldürme kastıyla hareket edilmediğini göstermektedir. Öncelikle bu olayın kasten öldürme olamayacağı kabul noktasından hareketle, diğer bir husus Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun çelişkili raporlarının hükme esas almaya elverişli olup olmadığıdır. Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun 20/06/2016 ve 07/12/2016 tarihli raporları söz konusudur. Bu raporlardan ilkinde; darbenin şiddeti ile ilgili bir değerlendirme yapılmış ve kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu belirtilmiştir. İkinci raporun sonuç kısmının 1. paragrafında; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu belirtildikten ve TCK"nin 86 ve 87. maddeleri kapsamında bir değerlendirme yapıldıktan sonra, 4. paragrafta kişinin kafa ve boyun bölgesindeki travmatik değişimlerin doğrudan ölüme neden olması nedeniyle 5237 sayılı TCK"nin 86-87. maddesi kapsamında değerlendirme yapılmadığı denilmek suretiyle aynı raporda çelişkiye düşülmüştür. İkinci raporun bu kısım yönünden birinci raporlada çeliştiği açıktır. Sanığın eyleminin TCK"nin 81. maddesi kapsamına girmediği kabul edildiğinde bu raporlar hüküm vermeye elverişli değildir. Zira TCK"nin 86/1 ve 86/3. maddesine girmeyen hallerde TCK"nin 87/4. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Raporun TCK"nin 86/2. maddesi kapsamında olması halinde TCK"nin 85. maddesinin uygulanması söz konusu olacaktır. Darbenin şiddeti ile ilgili Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan rapor alınması gerekmektedir. Yukarıda anlatıldığı üzere, sanığın TCK"nin 81. maddesi kapsamında cezalandırılamayacağını ve bu durumda raporlardaki çelişkinin giderilerek bir karar verilmesi gerekmektedir..." gerekçesiyle itirazda bulunulduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.07.2012 gün ve 2012/280, 2012/928 sayılı kararı ile 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı "Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında" Yasanın 99. maddesiyle, 5271 sayılı CMK"nin 308. maddesinde yapılan değişiklik ve 101. maddesiyle 5320 sayılı yasaya eklenen geçiçi 5.madde uyarınca itiraz hakkında karar verilmek üzere dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmakla;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 308. maddesinin 6352 sayılı Yasanın 99. maddesi ile eklenen 3. fıkrası uyarınca yapılan incelemede; Dairemizce verilen onama ilamı usul ve kanuna uygun olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden İTİRAZIN REDDİNE; dosyanın itiraz konusunda karar verilmek üzere Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03/11/2020 gününde Üyeler ... ve ..."nın itirazın kabul edilmesi gerektiğine ilişen karşı oyları ile oy çokluğu ile karar verildi.
(M) (M)