Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/10
Karar No: 2016/947

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/10 Esas 2016/947 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/10 E.  ,  2016/947 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-YIKIM

    Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-
    Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkindir.
    Davacı, paydaşı olduğu 249 parsel sayılı taşınmaza, davalının tel çekmek suretiyle müdahalede bulunduğunu, kullanımına engel olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ile telin kaldırılmasını istemiştir.
    Davalı, dava konusu taşınmazda davacı dışında başka paydaşların da bulunduğunu, taşınmazın uzun yıllardır fiili taksim yoluyla kullanıldığını ve evinin 30 yıl önce yapıldığını, intifadan men koşulunun gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, dava konusu taşınmazda davacının kullanabileceği yer olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 6550 m2 büyüklüğünde tarla vasfındaki 249 parsel sayılı taşınmazda davacının 1752/8064 payını dava dışı ...’den 12/05/2011 tarihinde satın aldığı, davalı ...’nin 90/2688 payını yargılama sırasında 19/08/2011 tarihinde dava dışı ...’e temlik ettiği, taşınmazda dava dışı paydaşların bulunduğu,...Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/247 Esas 2010/95 Karar sayılı dosyasında davacının bayii ... tarafından taşınmazın diğer paydaşları ... ve ... aleyhine açılan davada ...’nin zeminde kullandığı yer olmadığı gerekçesi ile paya vaki elatmanın önlenmesine karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 19/07/2010 tarihinde kesinleştiği, Anamur Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/131 Esas sayılı dosyası ile 21/02/2011 tarihinde açılan ortaklığın giderilmesi davasının derdest olduğu, eldeki davanın 14/06/2011 tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açıldığı, süresinde verilen talep dilekçesi ile görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde yargılamanın görüldüğü anlaşılmaktadır.

    Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu"nun (BK) 213., Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Somut olayda; yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde mahkemece hükme yeterli bir araştırma ve incelemenin yapıldığı söylenemez.
    Şöyle ki, davalı her ne kadar dava açıldıktan sonra payını dava dışı İbrahim’e devretmişse de, ... tarafından dosyaya sunulan 06/03/2013 tarihli dilekçe ile taşınmazı onun muvafakatı ile kullandığı anlaşılmaktadır. Görevsiz mahkeme tarafından yapılan ilk keşifte dinlenen davacı tanıkları taşınmazda fiili kullanım biçiminin oluşmadığını, davalı tanıkları davalı ...’nin evinin 30-40 yıldır zeminde olduğunu söylemişler, Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan keşifte dinlenen davalı tanıkları, davacının taşınmazda kullandığı bir yer olmadığını belirtmişlerdir. Davacı vekili keşif sırasında dava dışı paydaşlarla davacının pay satın aldığı ... arasında, ...’nin taşınmazda kullanacağı yerin belirlendiği 22/04/2011 tarihli protokolü sunmuş, keşif sonrası alınan hükme esas bilirkişi raporunda davacının kullandığı yerin bu protokoldeki yer olarak belirlendiği görülmüştür.
    Ne var ki, anılan protokolün imzası olmayan davacı ve davalıyı bağlamayacağı gibi, geçerli bir fiili taksimin tüm paydaşların katılımı ile yapılabileceği kuşkusuzdur.
    Öte yandan dinlenen tanık beyanlarında davacının taşınmaz üzerinde kullanacağı yerin olmadığı belirtilmişken, fen bilirkişi raporunda davacı tarafından kullanılan yerin gösterildiği, aradaki çelişki giderilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
    Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
    Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.













    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi