16. Hukuk Dairesi 2015/16913 E. , 2016/472 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KULLANIM KADASTROSU
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kullanım kadastrosu sırasında... Köyü çalışma alanında bulunan 230 ada 8 parsel sayılı 3.099,91 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa"nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve tamamının eylemli orman haline dönüştüğü şerhi yazılarak çalılık vasfıyla Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı ..., taşınmazın tamamının kendi fiili kullanımında bulunduğu ve eylemli orman vasfında olmadığı iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabul kısmen reddi ile çekişmeli 230 ada 8 parsel nolu taşınmaz hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ek 4. maddesine göre yapılan kadastro tespitinin, dava konusu edilen ve fen bilirkişisinin 16.05.2014 tarihli rapor ve krokisinde (A1) ile gösterilen 2.674.24 metrekarelik kısmın içinde kalan ve aynı bilirkişinin 01.10.2014 tarihli rapor ve krokisinde (A4) ile gösterilen 1.135.10 metrekarelik kısım yönünden iptaline, (A4) ile gösterilen kısmın davacının kullanımında bulunduğunun; geri kalan kısmın ise eylemli orman haline dönüştüğünün tutanağın beyanlar hanesinde belirtilmesi suretiyle taşınmazın tespit gibi Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... ve davalı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de yapılan inceleme, araştırma ve uygulama hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır. Şöyle ki, fen bilirkişinin 16.5.2014 tarihli ilk raporunda taşınmazın tamamı (A1), (A2) ve (A3) olarak sınıflandırılmış; kullanım olan kısmı (A1) rumuzu ile 2674,24 metrekare olarak göstermiş, bu rapor esas alınarak düzenlenen 22.7.2014 tarihli ziraat bilirkişi raporunda da (A1) bölümünün uzun süredir ekonomik amaca uygun şekilde tarımsal faaliyette kullanılan arazilerden olduğu belirtilmiştir. Fen ve ziraat bilirkişi raporlarında (A2) ve (A3) ile gösterilen 234.24 ve 191.03 metrekarelik bölümlerin ise çalılık ve çam ağaçları ile kaplı bulunduğu ve tarım arazisi vasfında olmadığı belirtilmiştir. Orman bilirkişi raporunda ise fen ve ziraat bilirkişi raporlarından farklı olarak, vasıflarına ve kullanım durumuna göre taşınmazın tamamı (A3), (A4) ve (A5) rumuzu ile gösterilmiş; (A4) ile gösterilen 1.126,83 metrekarelik kısmının tarım arazisi olduğu, (A3) ve (A5) ile gösterilen kısımlarının ise 191,03 ve 1810,12 metrekarelik kısımlarının ise eylemli orman olduğu belirtilmiştir. Ziraat bilirkişi raporunda (A1) rumuzu ile gösterilen ve tarım alanı olarak mütalaa edilen taşınmaz bölümünün bir kısmı, dosya arasında bulunan orman bilirkişinin 11.07.2014 tarihli raporuna göre ise (A5) ile gösterilen ve eylemli orman olduğu yönünde kanaat bildirilen kısım içerisinde kalmaktadır. Her ne kadar mahkemece fen bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle orman bilirkişi raporu ile fen bilirkişi raporu arasındaki çelişki giderilmeye çalışılmış ise de; ziraat bilirkişi raporu ile Orman bilirkişi raporunda aynı taşınmazın aynı bölümlerinin vasfı yönünden birbirine tamamen aykırı kanaate varıldığı halde bu çelişki giderilmemiştir. Raporlar arasındaki bu çelişki giderilmeden hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, dosya arasındaki taşınmaza ait fotoğrafların incelenmesinde zilyetlik emaresi de görülmemektedir. Doğru sonuca ulaşılabilmesi için, o bölgeye ait eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman haritaları getirtilerek taşınmazın başında üç kişiden oluşan orman mühendisi ve üç kişiden oluşan ziraatçı bilirkişi kurulu hazır olduğu halde yeniden keşif yapılarak, taşınmazın niteliği, taşınmazın tespit günü itibariyle ne şekilde zilyet edildiği ile davacının taşınmaz üzerinde fiili kullanımı bulunup bulunmadığı, ziyetliğinin devam edip etmediği, şayet zilyetliği var ise ne surette ve taşınmazın hangi bölümlerine ilişkin olduğu husularında bilirkişi ve tanıkların beyanları alınmalı, fen bilirkişisine keşif ve uygulamayı denetlemeye elverişli rapor ve harita düzenlettirilmeli, hava fotoğrafları ve memleket haritalarına göre taşınmazın yıllara göre ve özellikle tespit tarihi itibariyle kullanımın bulunup bulunmadığı ayrıntılı irdelenmeli, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile ve çelişkili raporlara dayanarak hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 01.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.