Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/3887
Karar No: 2019/2290

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2018/3887 Esas 2019/2290 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2018/3887 E.  ,  2019/2290 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi


    TÜRK MİLLETİ ADINA
    KARAR
    A) Davacı İstemi:
    20/08/2013 tarihinde yaşanan iş kazası maluliyeti nedeniyle, 14/04/2014 tarihli dava ve 10/10/2017 günlü ıslah dilekçelerinde toplam olarak 148.811,40TL maddi, 300.000,00TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
    B) Davalı ... Genel Müdürlüğü Cevabı:
    Husumeti kabul etmediğini, davacı işçinin diğer davalı bünyesinde çalıştığını, ihale ile verilen işte idarenin çalışanları işe alma ve işten çıkarma yetkilerinin bulunmadığını, bu kapsamda idarenin sorumlu tutulamayacağını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
    C) Davalı ... Mühendislik İnş. Taah. AŞ Cevabı :
    İş kazasında işveren şirketin kusuru bulunmadığını, tüm iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alındığını, davacının kusuru ile kazanın meydana geldiğini, sürekli iş göremezlik iddialarını kabul etmediğini ifade ederek davanın reddini savunmuştur.
    D) İlk Derece Mahkemesinin Kararı:
    Davalı ... tarafından davalı taşeron ... AŞ firmasına elektrik işlerini verdiği, işin davalı ...’ye ait iş yerinde yapıldığı ve işin hizmet üretimine ilişkin olduğu, ihale edilen işin teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir alanı ilgilendirdiği, yine belediyenin asıl işini de mevzuattaki sınırlamalar olmaksızın alt işverenlere verebileceği, bu durumda işverenler arasında asıl işveren – alt işveren ilişkisinin kurulduğu; davacı işçinin, ...’ye ait atık su tesisinde görevini ifa ederken elektrik akımına tutularak yaralandığı ve %21,2 oranında malul kaldığı; kusur oranlarının belirlenmesi amacıyla dosyaya sunulan 02/05/2017 tarihli heyet raporunda davalı alt işverenin %60, asıl işverenin %20, kazalı davacının %20 oranında kusurlu bulundukları; 25/09/2017 tarihli hesap bilirkişisi raporuna göre, rücuya tabi bağlanan gelirler tenzil edilerek davacının iş göremezlik nedeniyle maddi zararının 148.811,40TL olduğu; Borçlar Yasası"nın 47. maddesi ve 22/06/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı kapsamında takdir ile 20.000,00TL manevi tazminatın uygun olduğu kabul edilmiş ve bu kapsamda 148.811,40TL maddi, 20.000,00TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
    E) Bölge Adliye Mahkemesinin Kararı:
    Davalı ... vekiline 14/11/2017 tarihinde tebliğ edilen gerekçeli karara ilişkin olarak bu davalının vekili tarafından 29/11/2017 tarihinde istinaf başvurusunda bulunulduğu, İlk Derece Mahkemesince süresinde yapılmayan istinaf başvurusunun reddine dair EK KARAR yazılarak 29/01/2018 tarihinde davalı idare vekiline tebliğ edildiği, yine ... vekilinin 06/02/2018 tarihinde istinaf başvurusunda bulunulduğu, ancak ek kararı istinaf ettiğine dair herhangi bir beyanda bulunmadığı, süresinde yapılmayan istinaf başvurusunun reddine karar verildiği;
    Davalı ... Mühendislik vekiline 13/11/2017 tarihinde tebliğ edilen gerekçeli karara ilişkin, bu şirketin vekili tarafından 01/12/2017 tarihinde istinaf başvurusunda bulunulduğu;
    Belirtilen nedenlerle istinaf başvurularının süresinde yapılmadığı gerekçesiyle davalılar tarafından yapılan istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar verildiği ve böylelikle İstanbul 7. İş Mahkemesi’nin 01/11/2017 tarih 2014/258 Esas, 2017/677 Karar sayılı karara karşı davalı ...ve Davalı ...Mühendislik Ltd İşti vekillerinin istinaf başvuru dilekçelerinin süresinin geçmiş olduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 352. maddesi gereğince başvuru taleplerinin reddine karar verilmiştir.
    F) Davalı ... Mühendislik AŞ Temyizi:
    Yerel mahkeme tarafından 01/11/2017 günlü duruşmada davanın kısmen kabulüne karar verildiği ancak gerekçenin yazılmadığını, 20/11/2017 tarihinde istinaf yoluna başvurduğunu ve ayrıntılı istinaf dilekçesi verme hakkının saklı tutulduğunu, istinaf harç ve masraflarının yatırıldığını, buna rağmen istinaf başvurusunun süreden reddedildiğini, Bölge Adliye Mahkemesine ait kararın hatalı olduğunu ve bu yönüyle kararın bozulması gerektiğini; ilk derece mahkemesine ait kararın hatalı olduğunu, kusuru kabul etmediğini, iş kazasında işveren şirketin kusuru bulunmadığını, tüm iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alındığını, davacının kusuru ile kazanın meydana geldiğini, hesap raporunu kabul etmediğini, manevi tazminatın fazla olduğunu, kararın usule ve yasaya aykırı olduğunu, açıklanan ve re’sen tespit edilecek sebeplerle kararın bozulması gerektiğini savunmuştur.
    G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
    Dava, iş kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece 148.811,40TL maddi, 20.000,00TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
    25/10/2017 günü yayımlanarak yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesinde “İş mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır. Davaların yığılması hâlinde, her bir talebe ilişkin vakıalar bakımından ispat yükü ve deliller ayrı ayrı değerlendirilir. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır. Kanun yoluna başvuru süresi, ilamın taraflara tebliğinden itibaren işlemeye başlar. Kanun yoluna başvurulan kararlar, bölge adliye mahkemesi ve Yargıtayca ivedilikle karara bağlanır.” düzenlemesine ve 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 345. maddesinde ise “İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.” hükmüne yer verilmiştir.
    Yine 6100 sayılı HMK’nın 321/2 madde ve bendine göre, kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur. (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir).
    Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nın 321/2. maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar. 5521 sayılı Kanun’un 8.maddesinde yer alan ve temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal“ olarak anlaşılması gerekir.
    Tarafların, gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce, temyiz süre tutum dilekçesi veye gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararı temyiz ettikleri hallerde dahi, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanmaları mümkün olduğundan, bu gibi hallerde bile gerekçeli kararın taraflara tebliği gerekir.
    Davanın tümden kabul veya tümden reddedildiği hallerde, reddedilen bir talebi bulunmadığından davacının veya davacı yararına kurulan bir hüküm bulunmadığından davalının kararı temyizde ilke olarak hukuki yararı bulunmadığı kabul edilmekte ise de tarafların kararın gerekçesini temyiz etme hakları bulunduğundan gerekçeli karar taraflara tebliğ edilmelidir. Nitekim davacı vekilinin kararın tefhiminden itibaren yasal süresi içerisinde sundukları istinaf yoluna başvurusuna dair süre tutum dilekçesi ile kararı istinaf ettiğini beyan ettiği anlaşılmaktadır.
    Öte yandan 6100 sayılı HMK’da istinaf gerekçelerinin bildirilmesi için ve yine Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf incelemesinin süresini sınırlandıran bir hukuki düzenleme yer almamaktadır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19/09/2018 tarih ve 2018/9-584 E- 2018/1332 K.sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 1982 Anayasası’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi uyarınca, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi yer almaktadır. Ayrıca Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasında, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı ifade edilmiştir.
    Bu bağlamda ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6’ncı maddesinde adil yargılanma hakkı ayrıntılı yer almış olup, gerek Anayasa gerekse AİHS düzenlemelerine koşut olarak da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27’nci maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir.HMK"nın 27’nci maddesinde; "Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, Açıklama ve ispat hakkını, Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir." düzenlemesi yer almıştır.Hukuki dinlenilme hakkı çoğunlukla "iddia ve savunma hakkı" olarak bilinmektedir. Ancak bu hak iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
    Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı”dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı” dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6’ncı maddesinin birinci bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHS’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir. Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da önemlidir. Çünkü ancak hukuka uygun bir usulde gerçekleşen tebligat üzerine, durumdan haberdar olan taraflar iddia ve savunmalarını eşit şekilde yapabileceklerdir.Hukuki dinlenilme hakkının üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi” dir. Bu değerlendirmenin de karar gerekçesinde yapılması gerekir. (6100 sayılı HMK’nın gerekçesi m. 32). Yargılama bakımından, sadece bir tarafın dinlenip diğerinin dinlenmemesi, tek yönlü karar verilmesi demektir. Yargılamada yer alan taraflar yargılamanın objesi değil, süjesidir. Hukukî dinlenilme hakkı doğru karar verilmesinin garantisidir; bu nedenle, haksızlığa karşı koyabilme imkânı tanır. Bu hak, hukuk devletinin, insan onurunun korunması ve eşitlik ilkesinin, hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.Somut olayda, ilk derece mahkemesine ait gerekçeli kararın 13/11/2017 günü davalı ... Mühendislik AŞ vekilince tebliğ alındığı, 20/11/2017 günü bu vekil tarafından süre tutum dilekçesinin verildiği, 01/12/2017 günü gerekçeli istinaf dilekçesinin ibraz edildiği gözetildiğinde Bölge Adliye Mahkemesince davalı ... Mühendislik AŞ vekilinin istinaf başvurusunun süresinde olmadığı yönünde usulden ret kararının hatalı olduğu anlaşılmaktadır.Bütün bu açıklamalar doğrultusunda, Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunu incelediği tarihi itibariyle dosya kapsamına girmiş ve kararın tebliği tarihinden itibaren de makul bir süre içerisinde sunulmuş olan davalı vekiline ait istinaf isteminin gerekçelerini içeren 01/12/2017 tarihli dilekçesi incelenmek suretiyle, davalının istinaf talebi yönünden de işin esasına geçilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde davalı istinaf başvurusunun usulden reddedilmesi ve kamu düzenine bir aykırılık da olmadığına işaretle davalı istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak iş, davalı vekilinin gerekçeli istinaf sebeplerinin makul süre içerisinde sunulduğu değerlendirmek suretiyle gerekçeli istinaf başvurusu hakkında inceleme ile bir karar vermekten ibarettir.
    O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmelidir ve davalı vekilinin bu aşamada temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin, Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    H) SONUÇ : Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, davalı ... Mühendislik AŞ vekiline ait istinaf başvuru dilekçesini incelenmek üzere dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... Mühendislik İnş. Taahhüt Dış Tic. A.Ş."ye iadesine, 25/03/2019 gününde karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi