1. Hukuk Dairesi 2015/16809 E. , 2016/1360 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU KAYDINDA DÜZELTİM
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacı, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/5 Esas, 2011/265 Karar sayılı ilamı ile gerçekte olmayan ancak nüfus kayıtlarında görünen kardeşi Süriye Aydın"ın nüfus kayıtlarından terkinine ve ... ile aynı kişi olduğunun tespitine karar verildiğini ileri sürerek, 542 ve 640 parsel sayılı taşınmazlarda ... payının iptaline ve tapudan terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,...kişinin olmadığının mahkeme kararı ile tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 542 ve 640 parsel sayılı taşınmazların 1972 ve 1985 tarihli kadastro tespitleri ile davacının mirasbırakanı ... adına tescil edildiği, 28.03.1989 tarihli veraset ilamına istinaden davacı ve kayıtlardan terkini istenen ... ile diğer mirasçılara intikal ettiği, sonradan mirasçılar arasında pay temlikinin yapıldığı, halen taşınmazların davacı ve ... ile dava dışı kişiler adına elbirliği mülkiyet şeklinde kayıtlı olduğu, öte yandan ...Hukuk Mahkemesi"nin 29.04.2011 tarihli ve 2011/5 Esas-2011/265 Karar sayılı ilamıyla;..."ın nüfus kaydının iptali ile nüfustan terkinine, iptaline karar verilen kayıttaki işlemlerin davacı ... "a ait olduğunun tespitine karar verildiği ve kararın temyiz edilmeden 13.06.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Somut olaya gelince, ..."ın payının iptaline karar verildiği halde tescil kararı verilmediğinden ..."ın payının açıkta kaldığı açıktır.
Hemen belirtmelidir ki; tapu kaydına dayanılarak açılan iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla, sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği -dolu pafta sistemi- genel ilkesi ile bağdaşmaz.
Ancak bunun yapılabilmesi için de ... mirasçılarının davada yer alması zorunludur.
Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK"nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK"nin 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.l0.982 tarihli l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Hâl böyle olunca, öncelikle davacı tarafa tescil davası açması için olanak tanınması, açılması halinde eldeki dava ile birleştirilmesi ve ondan sonra mirasbırakan ... mirasçılarının davada yer almalarının sağlanması, anılan bu usulî eksiklikler tamamlandıktan sonra tescile karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 09.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.