3. Hukuk Dairesi 2015/19491 E. , 2017/4875 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; İstanbul Anadolu 6. Aile Mahkemesinin 2013/904 Esas sayılı dava dosyası ile boşandıklarını, kararın kesinleştiğini, takıların birkısmının evlilik sürecinde davalı tarafından bozdurulduğunu, davalının boşanma sonrasında düğünde takılan altınları müvekkiline teslim edeceğini taahhüt ettiği için protokolde bu hususa yer verilmediğini, boşanma sonrasında altınların iade edilmediğini belirterek, düğünde takılan 12 adet bilezik ve 65 adet çeyrek altının iadesine veya değerinin davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; boşanma davasında protokol gereği maddi tazminata ilişkin 30.000 TL ödeme yapıldığını, bu ödemenin eşya ve ziynet eşyalarına yönelik olduğunu, protokolde bu hususun ayrıca yazılmadığını, evlilik birliği içinde davacının rızası ile sözkonusu altınların satıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile altın alacağı olarak 21.537,95 TL nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen,
götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır.
Somut olayda; taraflar 1999 yılında evlenmiş, 03.09.2010 tarihinde açılan dava ile aralarında düzenledikleri protokol çerçevesinde anlaşmalı olarak boşanmışlar, boşanma hükmü 06.09.2010 tarihinde kesinleşmiştir. 27.11.2013 tarihli boşanma protokolünün 6. maddesinde " taraflar işbu anlaşma mukabili tazminat ve nafaka hususunda birbirlerini gayrikabili rücu olmak üzere feragat ederler" hükmüne yer vermişlerdir. Davacı, boşanma davasındaki beyanında da "...boşanmanın mali ve sosyal sonuçları ile fer’i hükümleri hakkında düzenlemiş olduğumuz protokolü tekrarlayarak boşanmalarına ve bu protokolün tasdikine karar verilmesini talep ettiğini, protokolün 4.maddesindeki 30.000 TL"lik tazminatı vekilinin aldığını, kendisine vereceğini, evden çeyiz eşyalarını aldığını, başkaca eşya talebi olmadığını..." beyan etmiştir.
O halde mahkemece; tarafların iddia ve savunmaları ile delilleri, özellikle davacının boşanma davasındaki beyanı ve boşanma protokolü hükümlerine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
06.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.