3. Hukuk Dairesi 2015/19741 E. , 2017/4961 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vasisi tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile 16 yıldır evli olduğunu, davalının 25/08/1997 tarihli senedi imzalayarak davacıya 650 gr 22 ayar altın vermeyi taahhüt ettiğini, taahhüdünü gerçekleştirmediğini, boşanma davasının sürdüğünü ileri sürerek 650 gr 22 ayar altının aynen teslimine olmaz ise bedelinin yasal faizi ile ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, 11/03/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile de talep sonucunu 56.959,50.-TL"ye yükseltmiştir.
Dava dilekçesi davalı asil adına tebliğe gönderilmiş, dava dilekçesini davalının kızı tebliğ almış, davaya cevap verilmemiştir .
Mahkemece; davanın kabulü ile, 22 ayar, 650 gram altının davalıdan aynen alınarak davacıya verilmesine, aynen ifanın mümkün olmaması halinde bedeli olan 56.959,50 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vasisi tarafından temyiz edilmiştir .
1- Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun” fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9.maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10.maddesinde de, fil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek” ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü “eylem ve işlev ehliyeti olarakda tarif edilerek aynı yasanın 13.maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
11.06.1941 tarih 4/21 Esas-Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nda da belirtildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmayacaktır.
Temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
6100 sayılı HMK 27/1 maddesinde; “davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler” düzenlemesi bulunmaktadır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler.
Somut olayda davalının 17/07/2012 tarihinde demans hastası olduğu için kısıtlandığı , oğlu...."in vasi olarak atandığı , davanın 15/07/2014 tarihinde açıldığı , mahkemenin ise davalının vesayet altında olduğu gözetilmeksizin fiil ehliyetine sahip imiş gibi davalı asil adına dava dilekçesinin tebliğ edildiği, taraf teşkili sağlanmış gibi yargılamaya devam edilerek hüküm verildiği anlaşılmaktadır .
Mahkemece dava dilekçesinin davalının vasisine tebliği sağlanarak taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerekirken fiil ehliyetine sahip olmayan davalının hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanarak davanın kabulüne karar verilmesi isabetli bulunmamıştır .
2- Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir .
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.