1. Hukuk Dairesi 2015/16531 E. , 2016/1509 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ,YIKIM,ECRİMİSİL,TEMKİLEN TESCİL
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil, temliken tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve karşı davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar( karşı davanın davacıları) ... ve ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil, karşı dava ise, elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil ve temliken tescil isteklerine ilişkindir.
Davacı, kayden maliki olduğu 73 (eski 51) parsel sayılı taşınmaza davalıların taşkın yapılanmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesine, inşaatın yıkılmasına ve 2001 ila 2005 yılları için 5.500,00 YTL ecrimisilin tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında davalılar ... ve ... hakkındaki davadan feragat etmiştir.
Davalılar Ekrem ve ..., dava konusu taşınmaza müdahalelerinin bulunmadığını, aynı istekle ...Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan davanın redle sonuçlandığını, kesin hüküm olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlar, karşı davalarında ise, maliki oldukları taşınmaza davacının duvar yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine, yıkıma ve 5 yıllık 25.000, YTL ecrimisilin faiziyle tahsiline karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında 12.11.2009 tarihinde, taşkın olan 11. m2.lik alan için Türk Medeni Kanununun 725. maddesine göre temliken tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ..., yargılamaya katılmadığı gibi davaya cevap da vermemiştir.
Davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “dosya içeriği ve toplanan delillerden, kadastro öncesinden beri taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunduğu ve ... Mahkemesinde görülen 04.12.1992 gün 1991/168 Esas, 1992/ 218 Karar sayılı tespite itiraz davasına konu olduğu, eldeki davada yıkımı istenen muhtesatın sonradan yapıldığı; kadastro tespitinden önce yapılandığı yönündeki savunmanın kanıtlanamadığı, zira, önceden yapılan bir muhdesatın varlığı halinde 3402 Sayılı Yasanın 19. maddesi gereğince tutanağın beyanlar hanesine “muhdesat şerhinin” düşülmesi gerektiği hususu göz önüne alındığında, muhdesatın tespitten sonra yapıldığı, diğer yandan yapılanmadan önce resmi bir kuruma (Belediye ya da Kadastro Müdürlüğü gibi) başvurmak ve aplikasyon yaptırmak suretiyle sınırlarının belirlenmesi ve inşaatın buna göre yapılması gereğinin yerine getirilmediği, bu konuda yanların özenli davranmadıkları, böylece Türk Medeni Kanununun 2. maddesi anlamında iyi niyetli sayılamayacakları kuşkusuzdur. Olayda Türk Medeni Kanununun 725. maddesinin uygulanabilmesinin ön koşulu iyi niyettir. Bu koşulun gerçekleşmemesi durumunda diğer yıkımın aşırı zarar doğurması ve ifraz şartının araştırılmasına gerek yoktur. Kaldı ki, tarafların yaptığı taşkın muhtesatın nitelikleri ve ekonomik değeri gözetildiğinde yıkımın aşırı zarar doğuracağını da söyleyebilme olanağı yoktur. Kabule göre de; ifraz hususunun yetkili mercilerden (... Kararına dayalı olarak) sorulmadığı görülmektedir. Hal böyle olunca, karşı davalının bozmadan sonra talep ettiği temliken tescil isteğinin reddi ile kadastral yöntemlere uygun biçimde yapılan ölçüm sonucu tarafların yek diğerinin taşınmazına taşkın biçimde yapılandıkları gözetilerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerini içeren davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. Karşı dava yönünden temyiz bulunmadığından yıkım ve ecrimisil isteğinin reddi bozma nedeni yapılmamıştır” gerekçesiyle bozulması üzerine bozma ilamına uyularak mahkemece, asıl ve karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, hükmüne uyulan bozma ilamı ve yapılan araştırma ve inceleme ile, tarafların karşılıklı olarak haklı ve geçerli bir nedenleri bulunmaksızın bir birlerinin taşınmazlarına taşkın yapılanmak suretiyle müdahale ettikleri tespit edilmek suretiyle yazılı şekilde elatmanın önlenmesi ve yıkım istekleri bakımından davanın ve karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması kural olarak doğrudur. Davalılar ... ve ..."in bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davalılar ... ve ..."in öteki temyiz itirazlarına gelince; somut olayda, dosya kapsamı ve özellikle, mahallinde 05.10.2009 tarihinde yapılan keşif sonucu elde edilen fen bilirkişiler raporları ile, asıl davaya konu 73 parsel sayılı taşınmazın yargılama sırasında komşu parseller ile tevhit edilmek suretiyle 76 parsel olduğu belirlendiği halde, mahkemece, 76 parsel sayılı taşınmazın çap (tapu) kaydı getirtilmemiş, dolayısıyla son kayıt durumu gözetilmek ve infazı kabil olacak şekilde hüküm kurmak gerektiği dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir.
Bilindiği gibi, mahkemelerce verilen kararların 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388/2. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/2.) maddesinde belirtildiği üzere, her bir istek hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi ve infaza imkan sağlayacak içerikte bulunması zorunludur.
Hâl böyle olunca; dava konusu 73 parsel sayılı taşınmazın komşu parsellerle tevhidi sonucu oluşan 76 parsel sayılı taşınmazın mülkiyet bilgilerini gösterir çap(tapu) kaydının, krokisi ile birlikte mercilerinden getirtilip incelenmesi, ondan sonra, gerektiğinde bilirkişilerden ek rapor alınmak suretiyle bozma öncesinde düzenlenen rapor ile tespit edilen müdahalenin devam edip etmediğinin saptanması, davalıların 76 parsel sayılı taşınmaza komşu 72 parselden müdahalelerinin devam ettiği belirlenir ise o zaman asıl davanın elatmanın önlenmesi ve yıkım istekleri bakımından kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kaydı kapatılan 73 parsel sayılı taşınmaz bakımından infazı kabul olmayacak şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalılar Burhan ve Ekrem"in bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.