Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/18191
Karar No: 2017/5103
Karar Tarihi: 12.04.2017

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/18191 Esas 2017/5103 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2015/18191 E.  ,  2017/5103 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacılar, davalılar ile 26/03/2005 tarihli fidan üretim sözleşmesi imzaladıklarını, bu sözleşmeye göre davalı ...’ye ait taşınmaz üzerinde üretim ortaklığı kurulduğunu, kendileri tarafından sözleşmede belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesine rağmen davalılarca gerekli işlemlerin yapılmadığını, meyve fidanlarının gerektiği gibi üretilip yetiştirilmediğini, ekonomik kazanç sağlayacak duruma getirilmediğini, bu nedenle zarara uğradıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla 8.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ...; kusurunun olmadığını, davacı tarafın kira bedellerini zamanında ödemediğini, üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
    Davalı ...; sözleşmede kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olup uğranılan zarardan sözleşmenin gereklerini yerine getirmeyen davalıların sorumlu olduğu gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü ile 8.000,00TL tazminatın, dava tarihinden, 46.718,33 TL " nin ise ıslah tarihi olan 25.04.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiş, hükmün davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2013/12218 esas 2013/10105 karar sayılı 30/05/2013 tarihli ilamıyla,
    “ Taraflar arasında fidan üretimi konusunda yapılmış adi ortaklık sözleşmesi bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacıların talebi adi ortaklık sözleşmesinin gereklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle mahrum kalınan kar payına ilişkin olup aynı zamanda adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsamaktadır. Davanın bu şekilde hukuki nitelendirmesinin yapılmasının gerekliliği karşısında mahkemece adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmelidir. Adi ortaklığın ne şekilde sona ereceği Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir.
    Dava konusu uyuşmazlık 818 Sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olduğu dönemde meydana gelmiş ise dosya temyiz aşamasında iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK"nun yürürlüğüne dair kanunun 1. maddesi son cümlesi uyarınca “...sona erme ve tasfiye” konusunda 6098 Sayılı TBK hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Bu nedenle adi ortaklığın sona ermesi ve tasfiyesine dair 6098 Sayılı TBK"nun 639, 642, 643 ve 644. maddelerinin dikkate alınması gerekir. Şu durumda, mahkemece yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan hesap istenmeli, tarafların tasfiye konusunda anlaşıp anlaşamadıkları tespit edilmeli, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmelidir. Taraflar anlaşamadıkları takdirde, mahkemece öncelikle ortaklığa ait malların tespitinin yapılması gerekir. Bu hususta taraflardan delil ve karşı delilleri alınarak değerlendirme yapılmalı, bu hususun belirlenmesinin ardından yukarıda belirtildiği üzere yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan hesap istenerek tayin olunacak görevli marifetiyle ortaklığa ait malların satılmasına, öncelikle varsa ortaklığın borçlarının ödenmesine, bilahare ortaklardan her birinin ortaklık için yaptıkları masraflar hesaplanmalı ve her birinin ortaklıktan olan alacağı düşüldükten sonra geriye birşey kalır ise bu meblağın, var ise zararın paylaştırılmasına karar verilmelidir. Anılan yön gözetilmeksizin verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Söz konusu bozma ilamı uyarınca mahkemece; bilirkişi raporu alınarak davanın kısmen kabulü ile 8.000,00 TL nin dava tarihinden, 7.496,38 TL nin ıslah tarihi olan 25.04.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte olmak üzere 15.496,38 TL nin davalı ..."dan tahsili ile davacılara verilmesine, diğer davalı ..."in önceki kararı temyiz etmemesi nedeniyle onun yönünden kararın kesinleşmiş olması nedeniyle yeniden karar verilmesine yer olmadığına, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde ayrı ayrı davalı ... ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
    1- Taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
    Adi ortaklık ilişkisi, TBK"nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
    Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
    Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde dava arkadaşlığı maddi bakımdan mecburidir. Diğer bir ifadeyle bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte kullanılmasının (veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının) zorunlu olduğu hallerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hallerde mecburi olduğu maddi hukuka(M.K., B.K., T.T.K) göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının
    hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verir. Maddi hukukla belirlenen zorunlu dava arkadaşlığının söz konusu olduğu durumlar; iştirak halinde mülkiyet(M.K. md. 702), birden fazla kiralayan veya kiracının bulunması hali, kat mülkiyeti, bazı hallerde müşterek mülkiyet, sözleşmenin bir tarafında birden fazla kişi bulunması, adi ortaklık(B.K.md.520) olarak gösterilir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih yoktur.
    Bu kapsamda adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından, adi ortaklığa karşı açılan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demektir. Başka bir anlatımla, aktif ve pasif taraf ehliyeti tüm ortaklara aittir. Bu açıdan ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Adi ortaklık, adına üçüncü kişiler aleyhine açılacak davaların bütün ortaklar tarafında açılması gerekir. Keza, bir ortağın diğer aleyhine açtığı davada da, tüm ortaklar davaya dahil edilmelidir.
    Dava konusu uyuşmazlıkla ilgili açıklanması gereken diğer husus ise; mahkemece verilen ilk kararı temyiz etmeyen ortak için davacı taraf açısından ilk hükmün usulü kazanılmış hak teşkil edip etmeyeceğidir.
    Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
    Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (4.2.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
    Uyuşmazlığın çözümü “usuli kazanılmış hak” kavramının açıklanmasını ve açıklanan olgular karşısında somut olay ve taraflar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesini gerekli kılmaktadır.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
    Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
    Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
    Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması durumunda, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
    Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi halinde usuli kazanılmış hakka göre
    değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK. 21.01.2004 gün ve 2004/10-44 E, 2004/19 K.).
    Bu sayılanların dışında ayrıca görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru B:, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, s. 4771 vd.)
    Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı ilamı, YHGK.’nun 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337 sayılı ilamı, YHGK.’nun 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı, YHGK 15.02.2017 gün ve 2015/788- 256 sayılı ilamı).
    Tüm bu açıklamalar kapsamında; somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu, mahkemece verilen ilk hükmün davalı ortak ... tarafından temyiz edilmediği, ancak adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin kurallar gereği davanın bütün ortaklarla birlikte görülüp sonuçlanması ve tasfiye sonucuna göre karar verilmesi gerektiği dikkate alındığında mahkemece verilen ilk hükmün davacı açısından usulü kazanılmış hak niteliğinde bulunmadığı, adi ortaklığın tasfiyesi davasının usulü kazanılmış hak yönünden istisna teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
    O halde; mahkemece, adi ortaklığa ilişkin işbu davada taraflar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğu, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılmasının tüm tarafların katılımı ile yapılması gerektiği dikkate alınarak ilk hükmü temyiz etmeyen davalı ortak ... yönünden verilen karara ilişkin davacının usulü kazanılmış hakkı bulunmadığı anlaşılmakla; tasfiye sonucunda oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde ilk kararın kararın kesinleştiğinden bahisle yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    2- Bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı ... yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi