1. Hukuk Dairesi 2019/2249 E. , 2021/1481 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın taraflarca istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 16.03.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, akrabaları ile birlikte malik olduğu 3346 ada 1 ve 3347 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, ancak işin teslimindeki eksiklikler ve gecikme nedeniyle hukuki yollara başvurmak için tapu kayıtlarının incelenmesi sırasında, dava dışı vekil kızı ... tarafından ... 16. Noterliğinin 17.04.2015 tarih 16056 yevmiye no’lu vekaletnamesine istinaden 3346 ada 1 parsel sayılı taşınmazda maliki olduğu çekişme konusu 13 no’lu bağımsız bölümün davalı damadı ...’a, 14 no’lu bağımsız bölümün davalı torunu ...’a, 16 no’lu bağımsız bölümün davalı torunu ... ...’ya ve çekişme konusu olmayan 15 no’lu bağımsız bölümün de dava dışı torunu ...’ya satış yoluyla devredildiğini öğrendiğini, torunları ... ve ...’ye eğitim hayatlarında sürekli harçlık verdiğini, ancak bu harçlıkları ulaştırmadaki güçlükler nedeniyle otomatiğe bağlamak istediğini, dava dışı kızı ... ve onun eşi olan davalı damadı ... tarafından notere götürüldüğünü, “ torunlarına vereceği harçlıklarla ilgili olarak hazırlandı” zannı ile evrakı imzaladığını, satış işlemlerinin iki ayrı tarihte ve düşük bedellerle yapıldığını, herhangi bir satış bedeli de ödenmediğini, satış iradesi bulunmadığını, dava dışı torunu ...’nın taşınmazı iade edeceğini düşündüğü için ona karşı dava açmadığını ileri sürerek dava konusu 3346 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 13, 14, 16, no’lu bağımsız bölümlerin davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalılar, davacının kendi özgür iradesiyle satış konusunda vekaletname verdiğini, iddianın hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının ısrarı üzerine vekalet tarihinden yaklaşık 4 ay sonra satışın yapıldığını, çekişme konusu bağımsız bölümlerin devri için davacıya nakten 200.000 TL ödendiğini, davalılardan ...’ın, davacının istemediği biriyle evlilik kararı alması üzerine davacının kızgınlıkla eldeki davayı açtığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk derece mahkemesince, davanın hata, hile hukuksal nedenine dayalı iptal tescil davası olup, vekaletnamenin hileyle alındığı iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın taraflarca istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine; davalı yanın vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddi yönünde yeniden hüküm kurulmuştur.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1943 doğumlu olan davacının, ... 16. Noterliğinin 17.04.2015 tarih 16056 yevmiye no’lu vekaletnamesi ile 3346 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan çekişme konusu 13, 14, 16 no’lu bağımsız bölümler ile çekişme konusu olmayan 15 no’lu bağımsız bölümün satışı konusunda vekil tayin ettiği dava dışı kızı ...’in, anılan vekaletnameye dayalı olarak, davacının kayden maliki olduğu çekişme konusu 13 no’lu bağımsız bölümü davalı eşi ...’a, 14 no’lu bağımsız bölümü davalı oğlu ...’a 21.08.2015 tarihinde 80.000’er TL bedellerle; çekişme konusu 16 no’lu bağımsız bölümü davalı kızı ... ...’ya, çekişme konusu olmayan 15 no’lu bağımsız bölümü ise dava dışı ... ...’ye (davacının diğer kızından olma torunu) 26.08.2015 tarihinde 70.000’er TL bedellerle satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, vekaletnamenin hileyle alındığı iddiası aynı zamanda vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içerir.
Eldeki davada, dava dilekçesi içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
Oysa, mahkemece, vekalet görevi kötüye kullanılarak çekişmeli taşınmazların temlik edildiği iddiası bakımından hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve somut olgular uyarınca araştırma ve inceleme yapılması, taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın irade sakatlığından kaynaklandığı şeklinde hatalı değerlendirme yapılarak ve eksik incelemeyle yetinilerek yazılı biçimde hüküm tesisi doğru değildir.
Davacı vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nin 371/1-a maddesi gereğince ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK"nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacılar vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.